Gönül Sultanları.com >  Peygamber Efendimiz > Habeşistana İkinci Hicret > O, Allah’ın Resulüdür
O, Allah’ın Resulüdür
Cafer hazretlerini dinleyince Necaşi,
Daha açık olarak idrak etti bu işi.

Dedi ki: (Sen Allah’ın gönderdiği bir âyet,
Biliyorsan, bana da eyle onu tilavet.)

Hazret-i Cafer, ona, (Peki) deyip cevaben,
Başladı okumaya Ankebut suresinden.

Necaşi dinleyince başladı ağlamaya.
Ve hatta gözlerinden başladı yaş akmaya.

Ve dedi ki: (Ey Cafer, bu ne tatlı bir kelam.
Mümkünse okumaya az daha eyle devam.)

Cafer bin Ebi Talip, okudu biraz daha.
Necaşi duygulanıp, dedi: (Bunlar bî-baha.

Vallahi bu kelamlar ne güzel, ne doğrudur.
Ve bu, aynı kaynaktan fışkıran tek bir nurdur.

Hazret-i Musa ile, İsa’ya da muhakkak,
Aynı bu kelamlardan gönderdi cenâb-ı Hak.)

Sonra o elçilere dönerek dedi ki: (Siz,
Nasıl geldiniz ise, aynen geri gidiniz!

Vallahi ben bunları, size teslim edemem.
Haklarında bir zerre kötülük düşünemem.)

Necaşi’nin yanından çıktılar o elçiler.
Ertesi gün tekrardan izin alıp girdiler.

Dalkavukluk ederek, dediler: (Ey hükümdar!
Onlar, İsa hakkında çok kötü söylüyorlar.

Onları huzuruna tekrardan çağırarak,
Ne düşündüklerini öğreniver sorarak.)

Müminler, huzuruna girince Necaşi’nin,
Sordu: (Siz ne dersiniz hazret-i İsa için?)

Cafer bin Ebi Talip, dedi: (Peygamberimiz,
Bize nasıl dediyse, aynısını söyleriz.

O, Allah’ın kulu ve Resulüdür elbette.
Bunu, Allah böylece bildiriyor âyette.

O, hazret-i Meryem’e, Allahü teâlânın,
İlka buyurduğu bir, kelimedir bi hakkın.

Nasıl Adem Nebi'yi, topraktan yarattıysa,
Babasız yaratmıştır, hazret-i İsa’yı da.)

Necaşi bu cevabı beğenip, kabul edip,
Hemen yerden eline, bir çöp aldı eğilip.

Dedi: (Ben, şimdi size söylerim ki vallahi,
Aynen böyle söylüyor, hazret-i İsa dahi.

İsa Nebi’nin sözü, aynıdır sizinkiyle.
Arada, şu çöp kadar ayrılık yoktur bile.

Sizleri ve yanından geldiğiniz o zatı,
Tebrik ederim ki O, söylüyor hakikatı.

İnandım ki o kişi, Resulüdür Allah’ın.
İncil’de de yazılı geleceği o zatın.

Vallahi buralarda olsaydı eğer o zat,
Gidip, ayaklarını yıkardım Onun bizzat.

Gidiniz, şu ülkemin el değmemiş yerinde,
Yaşayınız huzur ve bir emniyet içinde.

Verseler dağlar kadar bana altın ve para,
Yine sizden birini, uğratmam bir zarara.)

Kureyş elçilerinden gelen hediyeleri,
(İhtiyacım yok) deyip, hepsini verdi geri.

Elçiler, meyus halde, melikin huzurundan,
Elleri boş olarak ayrıldılar o zaman.

www.gonulsultanlari.com