Safer yirmiyedisi ve Perşembe günlerden.
Peygamber efendimiz, Ebu Bekirle hemen,
Yanlarına bir miktar yiyecek de alarak,
Başladılar hicrete, o evden ayrılarak.
Bilmemesi için de, bunu o müşriklerin,
Arka penceresinden atladılar o evin.
Belli olmasın diye, hem de ayak izleri,
Parmakları ucuna basarlardı ekseri.
Hazret-i Ebu Bekir, Resulün çevresinde,
Dönerek gidiyordu korku içerisinde.
Bazan sağda, bazan da solunda yürüyordu.
Resulün etrafında pervane dönüyordu.
Allah’ın Sevgilisi, sordu: (Ya Eba Bekir!
Bu minval yürümende, acaba hikmet nedir?
Sebep ne ki, bir sağdan, bir soldan yürüyorsun.
Bir ileri, bir geri, yer değiştiriyorsun?)
Dedi: (Ya Resulallah, korkarım ki sizlere,
Herhangi bir cihetten bir zarar gelir diye.
Onun için bir sağdan, bir soldan yürüyorum.
Bir zarar gelecekse, bana gelsin diyorum.)
Buyurdu ki: (Üzülme, Rabbimiz bizimledir.
Bize zarar yapmaya olamazlar muktedir.)
Nihayet mağaraya vardılar selametle.
Ve lakin Resulullah, yorulmuştu gayetle.
Nalinleri dar olup, yolda parçalandı hep.
Mübarek ayakları, kanadı bundan sebep.
Yürüyecek mecali kalmamıştı velhasıl.
Güçlükle mağaraya oldular gece vasıl.
Mağara kapısına gelince en nihayet,
Sıddık arz eyledi ki: (Bana müsaade et.
Gireyim sizden önce, akrep, yılan olmasın.
Haşeratın zararı sizlere dokunmasın.)
Sonra girdi içeri Resul izin verince.
İçerde, sağlı sollu delikler gördü nice.
Acele gömleğini yırtıp parçalayarak,
Tıkadı delikleri, bir tane kaldı ancak.
Çıplak ökçesini de, koyarak o deliğe,
Dedi: (Ya Resulallah, buyurun içeriye!)
Allah’ın Sevgilisi, Besmele okuyarak,
Teşrif etti içeri, gayet yorgun olarak.
Ve mübarek başını, Sıddık’ın kucağına,
Koyup uyuyuverdi, fazla yorgun olunca.
O sırada Sıddık’ın ayağını koyduğu,
Delikteki bir yılan ısırdı birden onu.
Canı yandı ise de bu acıdan begayet,
Resul uyanır diye, etmedi hiç hareket.
Lakin göz yaşlarına mani olamamıştı.
Ve Resulün yüzüne, bir damla damlamıştı.
Resulullah uyanıp, sual etti hemence:
(Ya Eba bekr kardeşim, ne oldu biraz önce?)
Dedi: (Ya Resulallah, delikteki bir yılan,
Isırdı ayağımı, yaş geldi acısından.)
Biraz ağız suyundan sürdü Resul yaraya,
Anında iyi olup, kavuştu tam şifaya.
|