Küffârın sancaktarı Ebu Aziz bin Umeyr,
Esir edildiğinde, çok üzüldü kâfirler.
Ebu Cehil, Kureyşe vermek için cesaret,
Şiirler söylüyor ve ediyordu çok gayret.
(İşte bu günler için doğurdu beni anam!)
Diyerek, gençler gibi ederdi cenge devam.
Hem Ubeyde bin Said kâfiri de o ara,
Durmadan saldırırdı o gün Müslümanlara.
Atının üzerinde, meydanda dönüyordu.
(Ben, büyük karınlıyım) diye övünüyordu.
Bu, Zübeyr bin Avvam’la karşılaştı bir ara.
Baştan ayağa kadar bürünmüştü zırhlara.
Gözlerinden başkaca, görünmezdi bir yeri.
Görüverdi aniden, o, hazret-i Zübeyr’i.
Lakin kâfir heybetli, hem de kuvvetliydi pek.
O gün meydan okurdu at üstünde dönerek.
Aldı hazret-i Zübeyr mızrağını eline.
Nişan alıp, sapladı tam kâfirin gözüne.
Sonra gidip, güçlükle çıkardı mızrağını.
Gönderdi Cehenneme o habisin canını.
O kadar kahramanlık gösterdi ki o günde,
Yara almadık yeri kalmadı vücudünde.
Abdurrahman bin Avf da, çok gayret ediyordu.
Küffârı, bir vuruşta yere deviriyordu.
Bu sahabi diyor ki: Ben, Bedir savaşında,
Bulundum bir aralık iki genç arasında.
Onlar beni süzerek, sordular ki: (Amca, siz,
Kâfir Ebu Cehil'i tanır, bilir misiniz?)
Ben, (Evet, tanıyorum) deyince iki gence,
Dediler: (Bize onu gösteriniz hemence.)
Dedim ki: (Göstereyim, az sabırlı olunuz.
Lakin Ebu Cehil’i niçin soruyorsunuz?)
Dediler: (İşittik ki, çok üzmüş Peygamberi.
Söylermiş kendisine ağır, küfür sözleri.
Ahdettik, o kâfiri bu cenkte öldürmeden,
Asla ayrılmayalım muharebe yerinden.
Ya onu öldürürüz, ikimiz ölür ya da.
Bundan başka gayemiz yok bizim bu dünyada.)
Gençlerin bu sözleri, hoşuma gitti benim.
Hemen Ebu Cehil’i uzaktan gözetledim.
Baktım, Kureyş içinde Ebu Cehil kâfiri,
Dönüp dolaşıyordu bir ileri, bir geri.
Söyledim: (Ey civanlar, şu öteye beriye,
Telaşla giden şahıs, Ebu Cehil'dir) diye.
Ve ilave ettim ki: (İşte, Efendimizi,
Çok üzen şu kâfirdir, göreyim haydi sizi!)
Derhal kılıçlarına sarılıp maharetle,
Onu gözetlemeye koyuldular dikkatle
Bunlar, Afra hatun'un oğulları idiler.
Muaz ile Muavvez, iki biraderdiler.
Bir anda, sert bir yaydan fırlayan ok misali,
Yahut av peşindeki, birer şahin timsali,
Fırlayıp, kâfirlerin üzerinden aştılar.
Bir anda, Ebu Cehl’in yanına yaklaştılar.
|