Muaz, Afra hatunun iki oğlundan biri.
Gayesi, öldürmekti kâfir Ebu Cehil’i.
Bir ok gibi fırlayıp, yaklaştı o kâfire.
Kılıcını çekerek, saldırdı birden bire.
Bacağına, şiddetli bir kılıç çaldı birden.
Yere düştü bacağı, hemen kesik yerinden.
Gördü oğlu İkrime, yetişti imdadına.
Zira henüz Bedir'de gelmemişti imana.
O sırada Muaz’ın biraderi Muavvez,
Kardeşine yardıma yetişti görür görmez.
Üzerine çullanıp, kılıç ile habire,
Cansız düşene kadar vurdular o kâfire.
O ara Resulullah, Eshaba buyurdular:
(Acaba Ebu Cehil ne oldu, kim bir bakar?)
Gidip aradıysa da, Eshabdan bazı zevat,
Kâfiri, cenk yerinde bulamadılar fakat.
Abdullah bin Mes’ud da, onun ne olduğunu,
Öğrenmeye gitti ve yaralı buldu onu.
(Ebu Cehil sen misin?) diyerek sordu ona.
Sonra, bir ayağını bastı habis boynuna.
Sakalından çekerek, eyledi şöyle tahkir:
(Ey Allah’ın düşmanı, oldun mu hor ve hakir?)
Ebu Cehil, cevaben dedi ki: (Sen ne dersin?
Niçin hakir olayım, Allah seni hor etsin.
Sen ey koyun çobanı, pek sarptır çıktığın yer.
Sen bana haber ver ki, kimdedir bugün zafer?)
İbni Mes'ud dedi ki: (Bu gün muzafferiyet,
Allah ve Resulünün tarafındadır elbet.)
Başından çıkarırken habisin miğferini,
Dedi: (Ey Ebu Cehil, öldüreceğim seni.)
Ebu Cehil, cevaben dedi ki: (Şu bir gerçek,
Senin beni öldürmen, bana çok güç gelecek.
Hiç olmazsa boynumu, şu göğsüme yakın kes.
Ki, ölünce başımı, heybetli görsün herkes.)
Gösterdi ölürken de kibir ve gururunu.
İbni Mes'ud, tutarak o habisin boynunu,
Kesmek istediyse de başını o kâfirin,
Kendi kılıcı ile kesemedi ve lakin.
Sonra Ebu Cehil’in kılıcını alarak,
Onun kılıcı ile başını kesti ancak.
Daha sonra, kâfirin zırhıyla silahını,
Çelik miğferi ile, alıp kesik başını,
Getirip koyuverdi o Serverin önüne.
Ve şöyle arz eyledi Allah’ın Resulüne:
(Anam babam fedadır sana ya Resulallah!
Bu baş, Allah düşmanı Ebu Cehl’indir vallah.)
Peygamber efendimiz, buna çok sevindiler.
Eshabla, ölüsünün yakınına gittiler.
Buyurdu ki: (Allah’a hamd olsun ki ey kâfir!
O, bugün kıldı seni, böyle zelil ve hakir.
Ey Allah’ın düşmanı, şu gerçek ki esasen,
Elbette bu ümmetin Firavunu idin sen.) |