Zeyd bin Harise ile Abdullah bin Revaha,
Müjdeyi getirdiler dönmeden Resul daha.
İnanamıyorlardı bazı Eshab-ı güzin.
Diyorlardı: (Sahi mi, gerçek mi bu dediğin?)
Derlerdi ki: (Elbette, bu, gerçektir vallahi.
Yarın teşrif ederler Peygamberimiz dahi.)
Sahabe, bu habere çok sevindiler, fakat,
O gün Rukayye hatun etmişti hem de vefat.
Sevgili kızı idi, bu hatun o Serverin.
Namazı kılınarak, aynı gün oldu defin.
Bu üzüntü üstüne, duyunca bu haberi,
Ferahladı Eshabın mahzun olan kalbleri.
Peygamber efendimiz, Eshabiyle beraber,
Zafer için, Allah’a hamd ve şükreylediler.
Sonra da, esirleri yanlarına alarak,
Medine’ye döndüler, Bedir’den ayrılarak.
O zaman Medine’de kalan vazifeliler,
Kadın, çocuk ve yaşlı, bilcümle sahabiler,
Bedir’in müjdesiyle şad olarak o günü,
İstikbale çıktılar, Allah’ın Resulünü.
Harise’nin annesi, Rebi hatun da o gün,
Gelmiş ve bekliyordu teşrifini Resulün.
Lakin oğlu Harise, harpte şehid olmuştu.
Şehadet haberini bu hatun da duymuştu.
Derdi ki: (Dönmedikçe gazadan Resulullah,
Oğlum Harise için ağlamam şimdi vallah.
Dönünce, o Servere, önce sual ederim.
Harise şehid midir, Cennette midir derim.
Eğer O, Cennettedir buyurur ise, ne gam.
O zaman oğlum için, sabreder, hiç ağlamam.
Şayet Cehennemdeyse, işte bu, beni yakar.
Ağlarım, gözlerimden kan gelinceye kadar.)
Resulullah, az sonra gazadan döndü geri.
Harise’nin annesi, hemen vardı ileri.
Dedi: (Ya Resulallah, evladım Harise'nin,
Kalbimdeki sevgisi, malumundur hem senin.
Şehid olup, Cennete girmiş midir Harise?
Asla ağlamayayım eğer hal böyle ise.
Yok, Cennette değilse, bunu ben öğreneyim.
Ağlayıp, gözlerimden kanlı yaşlar dökeyim.)
Peygamber efendimiz, bu hatunun haline,
Acıyıp, bir cevapla sürur verdi kalbine.
Şöyle buyurdular ki ona Nebiyyi zişân:
(Bir değil, birden fazla Cennettedir o şu an.)
Hatun dedi: (Madem ki Cennettedir Harise,
Onun için, üzülüp ağlamam öyle ise.)
Kâinatın sultanı, bir kaptan su alarak,
Parmağını, o suya daldırıp çıkararak,
İçirdi o hatuna o sudan bizatihi,
İçirdi daha sonra, kız kardeşine dahi.
Resulullah ayrıca, bu sudan alıp yine,
Sürdü o ikisinin hem baş ve yüzlerine.
O günden itibaren, o hatunla kızının,
Yüzleri nurlu oldu, ömürleri de uzun.
|