Sahabeden bir kadın, Sevgili Peygambere,
Hediye kabilinden bal gönderdi bir kere.
Peygamber efendimiz, hediyeyi alarak,
Kabını, o kadına gönderdi boş olarak.
Lakin kap dolu geldi o kadının eline.
Üzüldü kadıncağız, geriye geldiğinde.
Bu üzüntü içinde, hiç vakit geçirmeden,
Gelip, Resulullaha arz etti bunu hemen.
Dedi: (Bal göndermiştim bugün size hediye.
Kabul olmadı mı ki, aynen geldi geriye?)
Peygamber efendimiz buyurdu ki cevaben:
(Senin o hediyeni, alıp kabul ettim ben.
Geri gelen bal ise, ilahi bir nimettir.
Senin o hediyene verilen berekettir.)
Kadın, Resulullahtan bu cevabı alarak,
Geri geldi evine, çok sevinçli olarak.
Onu, çocuklarıyla yediler senelerce.
Yine de bir azalma hiç olmadı zerrece.
Ve lakin bir gün o bal, kabından alınarak,
Daha başka bir kaba konuldu yanılarak.
Çok zaman geçmedi ki, o günden itibaren,
Günden güne azalıp, bal tükendi tamamen.
Bunu haber alınca buyurdu ki o Server:
(Gönderdiğim o kapta dursaydı o bal eğer,
Onu, dünya durdukça yerlerdi de insanlar,
Yine de bir azalma olmazdı zerre kadar.)
Süleyman Nebi gibi, yine Server-i âlem,
Bilcümle hayvanların dilinden anlardı hem.
Ve Düldül ismindeki kendi katırına da,
(Yere çök!) buyurunca, çöküyordu o anda.
|