İmam-ı azam hazretlerinin “rahmetullahi aleyh” talebesinden Ebu Yusuf hazretleri “rahmetullahi aleyh” anlatıyor:
Ben, küçük çocukken, babam aniden öldü.
Annem beni bir terziye götürüp;
- Buna terzilik mesleÄŸini öÄŸret, diye rica etti.
O gün çalışmaya baÅŸladım.
Ancak ben, dinimi öÄŸrenmek istiyordum.
Kendi kendime;
“Bu terzilik neyime gerek? Ben asıl dinimi öÄŸrenmeliyim” diyordum.
Ve bıraktım bir gün terziliÄŸi.
Bana İslamiyet’i öÄŸretin
İmam-ı azam hazretlerinin medresesine gidip;
- Bana İslamiyet’i öÄŸretin, diye yalvardım.
O da kabul edince, girdim hizmetine.
Annem bunu öÄŸrenince medreseye gelip, o terziye götürmek istedi beni tekrar.
Hazret-i İmamın huzuruna çıkıp;
- Bu çocuk yetimdir. Burada ne yapar, ne öÄŸrenir? deyiverdi.
Hazret-i İmam da;
- Sen onu düÅŸünme, buyurdu. O, burada tereyağı, fıstık ve badem yiyor.
Ve bunlar nasıl yenir, onları öÄŸreniyor.
Annem geri gitti.
Niçin gülüyorsun?
Ben yıllar sonra BaÄŸdat’ta kadı oldum.
Bir gün, Halife Harun ReÅŸid’le birlikte yemek yiyorduk.
Sofraya, tereyağı, fıstık ve badem gelince, ben gayri ihtiyari gülümsedim.
Harun ReÅŸid;
- Niçin gülüyorsun? diye sordu.
Anlattım.
O zaman;
- Gerçekten ne kâmil bir zatmış ki, seneler sonrasını görüp haber vermiÅŸ, dedi.
- Evet, dedim. Halkın, baÅŸ gözüyle göremediÄŸini, O büyük imam, gönül gözüyle görürdü.
Ve birer Fatiha okuduk mübarek ruhuna.
|