Ebül Hasen BüÅŸenci hazretleri “rahmetullahi aleyh” zamanında bir çiftçi vardı.
Nasıl olduysa merkebi kayboldu bir ara.
Her yeri aradıysa da bulamadı.
BaÅŸka da merkebi yoktu garibin.
Mutlaka bulmalıydı onu.
DüÅŸünüp bir yol buldu.
Åžöyle ki, Ebül Hasen BüÅŸenci hazretlerinin büyüklüÄŸünü biliyordu.
DoÄŸruca bu zatın evine gidip çaldı kapıyı.
Mübarek zat çıktı kapıya.
- Buyurun.
- Merkebimi sen almışsın. Hemen getir teslim et.
Ben sizi tanımam
Büyük Veli;
- KardeÅŸim, ben sizi hiç tanımam. BaÅŸka biri almasın?
- Hayır hayır, sen aldın merkebimi.
- Almadım kardeşim.
- Sen almadıysan, nerede öyleyse. Onu bul, yoksa gitmem buradan.
Mübarek zat çatmıştı olmaz birine.
Ellerini kaldırıp, içinden;
“Yâ Rabbi, kurtar beni bu adamın elinden. Bir an önce merkebini buldur da çeksin benden elini” diye yalvardı.
Tam o anda merkebinin sesini iÅŸitti.
Yüzü güldü. Bu defa.
Maksadın neydi peki?
Büyük Veli’ye dönüp;
- Ya Ebel Hasen! Senin almadığını ben de biliyordum. Bilerek tevessül ettim bu yola.
Mübarek zat sordu.
- Maksadın neydi peki?
- Senin Allah dostu bir Veli olduÄŸunu bilerek geldim kapına. Zor durumda bırakıp dua etmeni saÄŸladım. Zira bilirdim ki, Allahü teâlâ, sevdiÄŸi kullarının duasını kabul eder. Bunun için bu yola tevessül ettim ve muradım hasıl oldu. Lütfen affet.
Ve ilave etti:
- Åžunu daha iyi anladım ki, her kim büyüklerin yanına, ne niyetle gelirse, mutlaka muradına kavuÅŸur.
|