Ebu Osman-ı Hayri hazretleri “rahmetullahi aleyh”, devrinin bir tekiydi.
Tek gayesi, insanları ateşten kurtarmaktı.
Henüz çok genç idi ki, hocası Ebu Hafs hazretlerine gidip, talebe olmak istediÄŸini arzetti.
Ebu Hafs hazretleri;
- Evladım, henüz çok gençsin, buyurdu Talebe olmayı istiyorsun ama kabul edemem.
Bu cevabı alınca, çok üzüldü.
Ona saygısından arka arka çıktı huzurundan.
Ancak geri dönüp gitmeyi hiç istemiyordu.
Kendi kendine;
“Åžurada, kapının eÅŸiÄŸine bir çukur kazayım. İçine gizleneyim. Tâ beni çağırıncaya kadar burada bekleyeyim” diye düÅŸündü.
Onun bu düÅŸüncesi malum oldu Ebu Hafs hazretlerine.
Çağırıp, o gün kabul etti talebeliÄŸe.
O kapıda buldu saadetini.
Azarlayacak sandı
O devirde bir genç, sarhoÅŸ vaziyette ve elinde sazıyla, sallanarak yürüyordu sokakta.
Birden bu büyük Veli ile karşılaÅŸtı.
Onu tanıyor ve büyüklüÄŸünü biliyordu.
Çok mahcup oldu.
Zira hem sarhoştu, hem de elindeki sazla yakalanmıştı.
Utandı, sıkıldı, ne yapacağını bilemedi.
Sazını eteÄŸinin altına gizlemeye çalıştı.
Bu haliyle kendisini azarlayacak sandı.
Lakin o, merhametle baktı gence.
Hatta içinden dua etti ve;
- Çekinme evladım, buyurdu. Zira benim günahım, seninkinden fazladır. Ama Rabbimizin merhameti sonsuzdur. Halis tövbe edersek, günahımız affolur.
Genç bu olgun davranışı gördü Ondan.
Sazını kırıp, el çekti her günahtan.
|