Bir gün Ebül Hüseyin Kurafi hazretlerini “rahmetullahi aleyh” ziyarete gelmiÅŸti biri.
Gayet fakir olup, üstelik bekârdı da.
Evlenmeye, kaç defa teÅŸebbüs etmiÅŸ, ama nasib olmamıştı.
Kurafi hazretleri, bunun yüzüne bakıp;
- Sana bir müjde vereyim mi? buyurdu.
Adamın yüzü güldü.
- Verin efendim. NeymiÅŸ o müjde?
- Sen yakında evleneceksin, İki de çocuÄŸun olacak.
- Sahi mi hocam?
- Evet. Seni, üç kiÅŸinin arasında görüyorum. Haydi git, kendine, münasip bir zevce ara.
Çok geçmedi.
Bu fakir evlenip, iki çocuk sahibi oldu.
Özür dilediler
Bir gün de, bir gemide seyahat ediyor, yolculardan bazısı, gülüp eÄŸleniyordu.
Nasihat etti. Ancak dinlemediler.
Hatta ellerini bağlayıp, suya attılar kendisini.
Birazdan, namaz vakti geldi.
Baktılar ki, aynı kiÅŸi namaz kılıyor su üzerinde.
PiÅŸman olarak huzuruna geldiler.
- Affedin efendim, sizi tanımadık, dediler.
Tasavvuf nedir?
Bir gün de;
- Tasavvuf nedir efendim? diye sordular bu zata.
- Tasavvuf, nefsine fırsat vermemektir, buyurdu. Ve bir Allah adamının, sohbetini dinleyip, dünya muhabbetini gönlünden çıkarmaktır.
BaÅŸka gün yine sordular.
Bu defa;
- Tasavvuf, kendinden çok, baÅŸkalarını düÅŸünmek ve Allah’a kulluk edip, dine hizmet etmektir, buyurdu.
Ve ekledi:
- Tasavvuf, kimseye yük olmayıp, herkesin yükünü çekmektir.
|