Bir gün, Ebu Hafz-ı Haddad hazretleri “rahmetullahi aleyh”;
- İyi bir iÅŸ yapınca, kendinizden bilmeyin, buyurdu. Onu ben yaptım diye, geçmesin kalbinizden.
- Neden efendim? dediler.
- Çünkü o hayırlı iÅŸi size yaptıran Hak teâlâdır. O, size fırsat ve kuvvet vermeseydi, hiçbir iÅŸinizde muvaffak olamazdınız.
Birbirinizi çok sevin!
Bir gün de sohbetinde;
- Birbirinizi çok sevin, buyurdu. EÄŸer bir kardeÅŸiniz sizi üzerse, kusuru, kendinizde arayın. Karşı tarafta aramaya kalkışmayın.
- Neden efendim? dediler.
Çünkü büyüklerimiz böyle tavsiye ediyorlar. Bu gibi hallerde Ben, Rabbime karşı bir kusur yapmışım ki, o da bana böyle yaptı deyin. O özür dilemeden, siz gidip af dileyin ondan.
- Ya affetmezse efendim?
- Olsun, tekrar özür dileyin.
- İkinci defa mı efendim?
- Evet. Kırk defa da olsa, buna devam edin. Tâ ki kabul edinceye kadar.
- Yine kabul etmezse hocam?
- Siz yine kendinizi suçlu bilin. Zira Peygamberimiz “aleyhisselam” “İki Müslüman birbirine küstüÄŸünde, hangisi önce davranır ve özür dilerse, ona Cennette büyük köÅŸkler verilecektir” buyuruyor.
Örnek Müslüman nasıl olur?
Bir gün de;
- Örnek Müslüman nasıl olur efendim? diye sordular bu zata.
Cevaben;
- Örnek Müslüman odur ki, Allah’ın kullarına hizmet için kendini feda etmiÅŸtir, buyurdu.
Ve izah etti:
- Yani o, Müslümanların dinine veya dünyasına faydalı olmak için kendi zararını düÅŸünemez. Bu yolda deli gibidir. Nitekim hadis-i ÅŸerifte mealen; “Bir kimseye deli denilmedikçe imanı kâmil olmaz” buyuruldu.