Bir gün Ahmed Yesevi hazretlerinin “rahmetullahi aleyh” dergahında bir kısım talebesi toplanmıştı.
Derken öÄŸlen oldu. Mescide geçip namazlarını kıldılar.
Yesevi hazretleri imam, talebeler cemaat olmuÅŸtu.
Namaz esnasında dışardan çok ÅŸiddetli bir gürültü, bir patlama sesi iÅŸitildi.
Korkudan talebeler namazlarını bozdular.
Sadece biri hariç.
Yalnız Süleyman Hakim bozmamıştı namazını.
Halbuki O da işitmişti aynı sesi.
Yesevi hazretleri selam verince geriye bakıp namazını bozmayan yalnız onu gördü arkasında.
Kendi kendine;
“MeÄŸer bir tane talebem varmış” diye mırıldandı.
İslamiyet, ilim dinidir
Bu zat bir sohbetinde;
- İslamiyet ilim dinidir, buyurdu. Dinini bilmeyen kimse, şeytanın oyuncağı olur.
Ve ekledi:
- İslamiyet’ten kıl kadar ayrılan bir kiÅŸide bir harikulade hâl görürseniz, hiç kıymet vermeyin. Zira bu hâl, keramet olamaz. Olsa olsa ÅŸeytanın aldatmasıdır.
Sordular:
- Asıl keramet nedir öyleyse efendim?
- En büyük keramet, istikamet. Yani İslamiyet’e tam uymak ve bunda kararlı olup ölünceye kadar hiç taviz vermemektir.
Korkmamız lazım
Bir gün de, bazı sevdiklerine;
- Çok korkmamız lazım, buyurdu.
- Neden korkacağız efendim? dediler.
- Küfran-ı nimet'ten, buyurdu. Küfran-ı nimet, nimetin kıymetini bilmeyip, nankörlük etmektir.
Ve ekledi:
- Allahü teâlâ Kur’an-ı kerimde mealen; “EÄŸer verdiÄŸim nimetin kıymetini bilmezseniz, elinizden alır ve acı azab ederim” buyuruyor.
|