| Ali bin Hüseyin el Hariri hazretleri “rahmetullahi aleyh”, Harran’ın Büsr köyünde dünyaya geldi.
 O zamanlar Harran’da, zâlim ve gaddar bir hükümdar vardı.
 Sebepsiz zulmederdi insanlara.
 
 Bu zâlim, bir gün bu zatın bulunduğu köye gelmişti.
 İnsanlar bunu duyup, korkuya kapıldılar.
 
 Bu zata gelerek;
 - Efendim, dua edin de Allah onun şerrinden bizi emin eylesin, diye yalvardılar.
 
 Büyük Veli;
 - Korkmayın, buyurdu. Hiçbir şey yapamaz.
 
 - Ama çok zâlim biridir efendim.
 - Olsun. Zâlimler korkak olur, buyurdu.
 
 Ve bir talebesini yanına alarak, hiç korkmadan o zâlimin yanına gitti.
 
 Çabuk terk et bu köyü!
 
 Heybet ve şiddetle karşısına dikilip;
 - Bu yaptığın zulüm, sana payidar olmaz! buyurdu.
 
 Sonra da, asasını sertçe yere vurup;
 - Çabuk bu köyü terk et! diye kükredi.
 
 Hiçbir şey diyemedi zâlim.
 Başını öne eğdi.
 Ve çekip gitti o havaliden.
 
 Namaz, dinin direği
 
 Bir gün, bazı gençler bu zata gelip;
 - Dinimizde namazın yeri nedir efendim? diye sordular.
 
 Cevaben;
 - Namaz, bu dinin direğidir, buyurdu.
 
 Ve izah etti:
 - Bu dinde en mühim ibadet beş vakit namaz kılmaktır ki, büyüklerimiz; “Müslüman, namazını kılan insandır” buyuruyorlar.
 
 Sordular:
 - Kılmayanın imanı gider mi efendim?
 - Hiçbir özrü olmadığı halde, bile bile kılmayan ve kılmadığına üzülmeyenin imanı gidebilir, buyurdu.
 
 Ve ekledi:
 - Nitekim Peygamberimiz “aleyhisselam”; “Namaz kılmayanın İslam’dan nasibi yoktur” buyurmuştur.
 
 |