Ahmet bin Mesruk var ki, büyük velilerdendir.
Söz ve nasihatları, kalbleri etti tenvir.
Cüneyd-i BaÄŸdadi’den aldı feyiz ve ilim.
Onun himmeti ile, oldu bir zat-ı kerim.
Öyle sakınırdı ki haram ve ÅŸüpheliden,
Hatta bir çok mubahı, terk ederdi bu yüzden.
Yalnız Allah sevgisi rahatlatırdı onu.
Gören, hemen anlardı evliya olduÄŸunu.
Rabbinin rızasını düÅŸünürdü her iÅŸte.
Derdi ki: (Ya ilahi, yakma bizi ateÅŸte.)
Sarmış idi kalbini, Allah’ın muhabbeti.
Yoktu onun gözünde, baÅŸka ÅŸeyin kıymeti.
Derdi ki: (Bir muhabbet, deÄŸilse Allah için,
Öldürücü zehirdir sevgisi o kiÅŸinin.)
Bir gün de buyurdu ki: (KardeÅŸlerim, bir gönül,
Allah’tan gayrisine etmiÅŸ ise temayül,
Yani Ondan gayriden duyarsa haz ve sevinç,
Bu yolda, istidatlı deÄŸildir o kimse hiç.
Allah’tan gayrisinden duyulan her türlü haz,
İlerde, o kimseye olurlar dert ve maraz.
Kim yakınlık kurarsa Allah’tan gayrisine,
Er veya geç muhakkak, piÅŸman olur hepsine.)
Kendisi anlatır ki: Gençlik çağında, bir gün,
Bir kimseyi gördüm ki, konuÅŸurdu çok düzgün.
Derviş kıyafetinde gelmişti şehrimize.
Tasavvuftan bir şeyler anlatıyordu bize.
Tatlı bir ifadeyle, çok hoÅŸ anlatıyordu.
Öyle ki, dinleyeni hayran bırakıyordu.
Sözlerini bitirip, dedi : (Åžimdi hepiniz,
Kalbinize geleni, aynen bana deyiniz.)
O an, benim kalbime geldi ki ÅŸöyle fikir:
(Bu, Müslüman deÄŸil de, yahudinin biridir.)
Ve lakin hatırıma gelen bu düÅŸünceyi,
Hiç muvafık görmedim, o zata söylemeyi.
Bir arkadaşım vardı, söyledim ona biraz.
Lakin o, bu fikrime hemen etti itiraz.
Dedi ki: (Böyle güzel, tatlı konuÅŸan bir zat,
Hiç yahudi olur mu, bu düÅŸüncen çok sakat.)
Lakin benim elimde deÄŸildi bu düÅŸünce.
Sonra, dedim fikrimi bana sual edince.
Dedim ki: (Kusuruma bakmayınız efendim.
Yahudi olduÄŸunuz, kalbime geldi benim.)
Ben böyle söyleyince, başını eÄŸdi öne.
Baktım ki aÄŸlıyordu, yaÅŸ dolmuÅŸ gözlerine.
(Sen, doÄŸruyu söyledin) diyerek en nihayet,
Getirdi bir aÅŸk ile, kelime-i ÅŸehadet.
Dedi ki: (Ben yahudi dinindeydim evladım.
Lakin sizin dininiz hakmış, şimdi anladım.
Sen ki, gönül gözüyle bakıp gördün halimi.
Ve bana kazandırdın, sonsuz istikbalimi.)
Ben dedim ki: Müminde, firaset nuru vardır.
Zira Peygamberimiz, ÅŸöyle buyurmuÅŸlardır:
(Firaset-i müminden sakının ey insanlar!
Zira o, Rabbimizin nuruyla eder nazar.)
|