Ahmed-i Kuddusi ki, büyük evliyadandır.
İnsanları cezbeden kerametleri vardır.
NiÄŸde-Bor kazasında doÄŸan bu mübarek zat,
Seksen yaşında iken, bu yerde etti vefat.
Uzlet etti yıllarca, Mekke ve Medine'de.
Çok riyazet eyledi, mescid-i Nebevi'de.
Peygamber-i ziÅŸânın, lütuf ve hitabına,
Mazhar olup, kavuÅŸtu yüksek iltifatına.
Gelince kendisine, ikaz-ı Peygamberi,
NiÄŸde-Bor beldesine, oradan döndü geri.
Lakin o döndüÄŸünde, Hicaz'dan tekrar Bor'a,
Din düÅŸmanı olanlar, azgın idi o ara.
Kurtulmak gayesiyle, onların şerlerinden,
Onüç sene müddetle, hiç çıkmadı evinden.
Kendisini sevenler, evine geliyordu.
O, gelen kimselere ilim öÄŸretiyordu.
İşte bu günlerdeydi, bir Cuma günü yine,
Dostlarından birisi, geldi ziyaretine.
Oturup konuÅŸtular ve ettiler çok sohbet.
Az sonra, Cuma vakti yaklaşmıştı nihayet.
Lakin hiç telaÅŸ yoktu Kuddusi Efendi’de.
Nihayet biraz sonra, geldi ezan vakti de.
Misafir, kalkmak için müsaade isteyince,
Buyurdu ki: (İstersen, gideriz beraberce.)
Fakat o, ısrar edip, istedi yine izin.
Sonra kalktı ayaÄŸa, Cumaya gitmek için.
Ahmed-i Kuddusi de, buyurdu ki o zaman:
(Bekleseydin, beraber gidecektik birazdan.
Madem ki sen acele ediyorsun gitmeye,
Namazdan sonra tekrar, beklerim seni eve.)
Ayrılıp gitti o zat, namaz için nihayet.
Cumadan sonra yine, bu eve etti avdet.
Gördü ki sofra hazır, var çeÅŸitli meyvalar.
Hem dahi ağacından yeni kopmuş hurmalar.
Dedi: (Bu meyvaları göremezdik burada.
Bahusus bu hurmalar, hiç yetiÅŸmez bu Bor'da.
Nereden aldınız ki, yeni kopmuş dalından.
Bunların esrarını, bana da edin beyan)
Buyurdu ki, (Evladım, haklısın, bu meyveler,
Bor'da bulunmaz, zira, burada yetiÅŸmezler.
Beytullahtan getirdim gördüÄŸün hurmaları.
Dalından yeni kopmuş, satın aldım onları.
Sen dahi söz dinleyip, gelseydin benim ile,
Beytullahta kılardın Cumayı böylelikle.)
Bu zat buyuruyor ki: (Kalb, Allah'a mahsustur.
Onun muhabbetiyle bulur rahat ve huzur.
EÄŸer ki meylederse, Allah'tan gayrisine,
Hasta olmuÅŸ demektir, bakmalı çaresine.
Allah adamlarının sözü ve nasihati,
Söküp atar gönülden, dünyaya muhabbeti.
Onların bir nazarı, bulunmaz hazinedir.
Sözleriyle, kararmış gönüller temizlenir.) |