Ahmed-i Rıfai’nin yeÄŸeni, Hasan Ali,
Anlatıyor, başından geçmiÅŸ olan bir hali:
Diyor ki: Ben dayımın, hususi odasının,
Kapısının önünde otururken, ansızın,
Çok garip bir kimseyi, fark ettim içerde ben.
Ve hiç de görmemiÅŸtim, onu daha önceden.
Dayım ile ikisi, konuştular bir saat.
Sonra izin alarak, çıktı ve gitti o zat.
Merak edip, dayımdan sual ettim ben hemen:
(Kimdi o sizin ile konuÅŸup sonra giden?)
Buyurdu: (Dört kutubdan birisi, iÅŸte odur.
Tam deniz kenarında, bir hanede oturur.
Geçen gün, bir düÅŸünce geçirince zihninden,
Kutupluk vazifesi, alındı kendisinden.
Hatasını anlayıp, başladı ağlamaya.
Ve bizden, bu hususta geldi dua almaya.
Biz de dua edince bu babta kendisine,
Affolup, döndü yine eski vazifesine.)
Dedim ki: (Dayıcığım, ne geçmiÅŸ ki zihninden,
Alınmış kutup iken, derhal vazifesinden?)
Buyurdu ki: (Evinde otururken bu kimse,
Üç gün, üstü üstüne yaÄŸmur yaÄŸdı denize.
Hatırından geçti ki: Bu yaÄŸmur, keÅŸke ÅŸimdi,
Bu deryaya deÄŸil de, çöllere yaÄŸsa idi.
Oradaki insanlar, muhtaçken bir damlaya,
Ne hikmeti vardır ki, yağmur yağar deryaya?
Böyle geçirdiyse de, bir an için kalbinden,
Hatasını anlayıp, af diledi Rabbinden.)
Ben şaşkın vaziyette bakınırken etrafa,
Gördüm ki, aynı ÅŸahıs geliyor bu tarafa.
Yanıma vardığında, bana dedi: (Ey kişi!
Acaba rica etsem, yapar mısın bir işi?)
Ben, (Yaparım) deyince, dedi ki: (Öyle ise,
Bir iÅŸ söyleyeceÄŸim, itiraz etme bize.)
Daha sonra, cebinden bir urgan çıkararak,
Dedi ki: (Al şu ipi, sıkıca boynuma tak.
Yerlerde sürükleyip, bağır ki: Ey ahali!
Hakka karşı gelenin, böyledir iÅŸte hali.
Bu, Allah’ın iÅŸine, kalben etti itiraz.
İşlediÄŸi bu suça, bu cezası yine az.)
Bunu yapmak, zor geldi bu fakirin nefsine.
Ve lakin söz vermiÅŸtim bu babta kendisine.
Onun bu isteÄŸini, yapacak idim ki tam,
O sırada, kalbime geldi ÅŸöyle bir ilham:
Denildi ki: (O iÅŸi, yapma ya Hasan Ali!
O, ÅŸimdi tövbe etti, yükseldi yine hali.
Gökteki melekler de aÄŸladılar bu zata.
HoÅŸnuttur kendisinden, Allahü teâlâ da.)
|