Fatih Sultan Mehmed Han, fetihten sonra bir gün,
Ziyaretine gitti bu İslam büyüÄŸünün
O sohbet esnasında, arz etti ki: (Ey hocam!
Sahabe-i kiramın büyüklerinden olan,
Ve mihmandar-ı Resul, Eba Eyüb Ensari,
İstanbul surlarına yakınmış nurlu kabri.
Tarih kitaplarında okumuştum bunu ben.
Yerinin tesbitini istiyorum hususen.)
Buyurdu: (Şu karşıki tepenin eteğinde,
Devamlı nur görürüm, olmalı o mevkide.)
Ve hemen PadiÅŸahla, büyük veli kalktılar.
O nur inen bölgeye, beraberce vardılar.
O yerde büyükçe bir çınar aÄŸacı vardı.
AkÅŸemseddin, çınardan iki tek dal kopardı.
Dikti kendi eliyle, bir yere birisini.
Az ilerisine de, dikti ötekisini.
Buyurdu: (Bu iki dal arasındaki mahal,
Mihmandar-ı Resulün kabridir bir ihtimal.)
Daha sonra ayrılıp, gittiler yerlerine.
Ertesi gün, oraya geleceklerdi yine.
PadiÅŸah, bu tesbite inanmış idi gerçi.
Lakin istiyordu ki, tam rahat etsin içi.
Silahtar ağasına emretti ki: (Gidiniz!
O dalların yerini, gece değiştiriniz.)
(BaÅŸ üstüne!) diyerek, gece gitti o yere.
Dalları, yirmi adım çekiverdi güneye.
Ertesi gün, PadiÅŸah ve yanında hocası,
Geldiler o mahale, hem silahtar ağası.
Velakin gelir gelmez oraya büyük veli,
Buyurdu ki: (DeÄŸiÅŸmiÅŸ dalların dünki yeri.
Yirmi adım öteye dikmiÅŸtik dalları dün.
Bura deÄŸil, oradır mezarı o büyüÄŸün.)
Padişah arz etti ki: (İnanıyorum, evet.
Velakin istiyorum bir tek daha alamet.)
Buyurdu ki: (Bu yeri kazınca iki arşın,
Mübarek mezar taşı, çıkacaktır o zatın.)
Emir verdi PadiÅŸah, kazdılar hemen o gün.
Göründü mezar taşı Mihmandar-ı Resulün.
Hem dahi üzerinde bir yazı duruyordu.
(Bu yer, Halid bin Zeyd’in kabridir) yazıyordu.
Bunu dahi görünce Fatih Sultan Mehmed Han,
Hayretinden, vücudu titredi kısa bir an.
Dedi ki: (SevinmiÅŸtim İstanbul’un fethine,
Lakin ondan daha çok sevinç var bende yine.
O da, benim devrimde, böyle keÅŸif sahibi,
Bir veli olmasıdır çok ÅŸükür hocam gibi.)
Öyle çok sevindi ve memnun oldu ki buna,
Kabr-i ÅŸerif üstüne, bir türbe etti bina.
|