Behlül Dânâ devrinde var idi ki bir kiÅŸi,
Dinin emirlerine uymuyordu gidiÅŸi.
Yani namaz kılmaz ve yapmazdı pek ibadet.
Ahkam-ı diniyyeye, etmezdi hem riayet.
Lakin gece yatarken, derdi ki: (Ya ilahi!
Ebedi Cennetini ihsan et bana dahi)
Bir gece, yine böyle dua edip uyudu.
Az sonra dam üstünde, bir tıkırtılar duydu.
Uyanıp, merak ile fırlayıp çıktı dama.
Rastladı dam üstünde dolaÅŸan bir adama.
Dedi: (Ne arıyorsun orada be hey insan?)
Hazret-i Behlül idi halbuki damda olan.
Dedi: (Devem kayboldu, arıyorum devemi.
Bu dama da çıktım ki, acaba bu yerde mi?)
Dedi ki: (Ey arkadaÅŸ, kusura bakma ama,
Kaybolan deve için, çıkılır mı hiç dama?)
O zaman Behlül Dânâ buyurdu ki: (KardeÅŸim,
Evet, uygun deÄŸildir ÅŸu anda benim iÅŸim.
Lakin senin iÅŸin de, deÄŸildir hiç münasip.
Çalışmayan insana, olur mu Cennet nasip?
Sen, ibadet etmeden Cenneti istiyorsun.
Bu, benimkinden dahi abestir, bilgin olsun.)
Bir gün Harun ReÅŸid’le Behlül Dânâ, dışarda,
Sohbet ediyorlardı islami mevzularda.
Behlül Dânâ sordu ki: (Ey Emir-el müminin!
Sana bir sualim var, bakalım var mı bilgin?
Åžu toprağın altında ve bu yerin üstünde,
En ziyade ne vardır, bir de ÅŸu gök yüzünde?)
Harun ReÅŸid düÅŸünüp, yordu buna fikrini.
Åžöyle cevaplandırdı onun bu sualini.
Dedi ki: (Yer altında ölülerdir çok olan.
Yerin üstünde ise, çoktur bitki ve hayvan.
Göklerde, en ziyade çok olan, meleklerdir.
Zira sayılarını, sadece Allah bilir.)
Behlül Dânâ dedi ki: (Bilemedin sen bunu.
Ben sana söyleyeyim cevabın doÄŸrusunu.
Ey Harun, yer altında çok olan, ölü deÄŸil,
Lakin ölülerdeki piÅŸmanlıktır, iyi bil.
Derler: KeÅŸke daha çok ibadet eyleseydim.
Ve keÅŸke daha fazla dine hizmet etseydim.
Üzülürler bu ömür hep boÅŸa geçti diye.
Ve lakin yok faydası, dönüÅŸ yoktur geriye.)
Duyunca bu cevabı Harun ReÅŸid Behlül’den,
Daldı bir tefekküre, yaÅŸ aktı gözlerinden.
Behlül devam etti ki: (Yer üstünde çok olan,
Senin sandığın gibi değildir bitki, hayvan.
Çok olan, insanların hırs ve tama’larıdır.
Ve uzun emellere sahip olmalarıdır.
Göklerde, meleklerden daha ziyade ÅŸu var.
Adil hükümdarların kazandığı sevaplar.)
|