Ebu Bekr-i Åžibli ki, velilere tac idi.
Sözleri, hasta olan kalblere ilaç idi.
Önceden vali idi, çok çalışkan ve adil.
O, bu vazifesinde, çalıştı bir nice yıl.
Pek fazla seviyordu kendisini ahali.
BaÄŸdat'ta, sultan dahi öÄŸrendi iÅŸbu hali.
O, bu vazifesinde, gösterince liyakat,
Sultan da verdi ona, çok kıymetli bir hil’at.
Giyerdi o hil’atı, itina eyleyerek.
Kirletti lakin onu, bir gün istemeyerek.
Buna vakıf olunca, bazı kötü kimseler,
Valiyi, hükümdara ÅŸikayet eylediler.
Dediler: (Ey hükümdar, senin ona verdiÄŸin,
Hil'atı hor kullanıp, eyledi pis ve çirkin.)
Hükümdar sinirlenip, verdi ki ÅŸöyle ferman:
(Azlettim valilikten, yanıma gelsin heman!)
O, bu emri alınca, eyledi çok taaccüp.
Hükümdardan ziyade, Rabbine oldu mahcup.
DüÅŸündü ki: (Hükümdar, bir kuldur en nihayet.
Bu kıymetli hil'atı, o bana verdi, evet.
Ben ise ihmal edip, kirletince onu az,
Nasıl da sinirlenip, eyledi bana garaz.
Benim bu ihmalimin neticesi olarak,
Beni, bu vazifeden azle kıldı müstehak.
Cenâb-ı Allah dahi, Sultanların Sultanı.
Giydirdi üstümüze, bu kulluk hil'atını.
Bu aziz hil'atı da kirletirsek eğer biz,
Elbette ki bu hale, razı olmaz Rabbimiz.
Allahü teâlânın kulu olmak, ne ÅŸeref.
Kıymetini bilmezsek, ceza verir maalesef.
Ve lakin hiç benzemez, bu ceza diÄŸerine.
Önceki, buna göre, pek hafif kalır yine.)
O, böyle düÅŸünerek, ayrıldı valilikten.
Artık dünya iÅŸine karışmadı katiyen.
Derdi ki: (Bitti ömrüm, yapmadım kulluÄŸumu.
Ey nefsim, yazık sana, halis kul olmak bu mu?
Sana, bunca nimeti lutfetti Hak teâlâ.
Sen ise gaflettesin, uyanamadın hâlâ?
Bugünden tezi yoktur, Sahibine dön artık.
Yetmez mi, bunca zaman yaptığın günahkârlık?
Halbuki Rabbin sana, eyledi bunca ihsan.
Sen ise buna karşı, yapıyorsun hep isyan.
Bu kulluk hil'atını, kirlettin günah ile.
Geri kalan ömründe, aÄŸla ah-ü vah ile.)
O, kendi kendisine, bunları söyleyerek,
Cüneyd-i BaÄŸdadi’nin huzuruna giderek,
Onun terbiyesiyle, yetiÅŸip oldu kâmil.
Tasavvufta, çok büyük nimete oldu nail.
|