Hacı Bayram Veli’nin yaÅŸadığı devirde,
Askere çaÄŸrılmıştı, bir genç günün birinde.
Yetim ve öksüz olup, kimsesi yoktu, lakin,
Biraz miras kalmıştı babasından garibin.
Yani az bilezikle, bir kaç da altınları,
Vardı ki, bir kutuya koyuverdi onları.
Lakin kimse yoktu ki, bıraksın emaneten.
Hacı Bayram Veli’nin kabrine geldi hemen.
Ruhuna okuyarak bildiÄŸi sureleri,
Dedi ki: (Ya hazret-i Hacı Bayram-ı Veli!
Vatani vazifemi ifa etmek üzere,
Bugünden itibaren, gidiyorum askere.
Lakin ÅŸu elimdeki bir miktar mücevheri,
Emanet edeceÄŸim ÅŸu anda yoktur biri.
Son çare geldim artık ben zat-ı alinize,
Kutuyu, emaneten, bırakıyorum size.)
Genç, böyle söyleyerek çıkıverdi türbeden.
Ve müsterih olarak, askere gitti hemen.
Aradan bir kaç sene geçmiÅŸti ki nihayet,
AskerliÄŸi bitti ve köyüne etti avdet.
KoyduÄŸu emaneti almak için de, hemen,
Geldi tekrar türbeye, hiç vakit geçirmeden.
Genç, tereddüt etmeden türbeye girdiÄŸinde,
Gördü ki, çekmecesi durur aynı yerinde.
Ve derhal yaklaÅŸarak, dedi ki türbedara:
(Efendim, ÅŸu kutuyu yıllar önce bir ara,
Askere gittiÄŸimde, ben koymuÅŸtum bir zaman.
Åžimdi döndüm askerden, alıyorum buradan.)
O türbedar dedi ki: (Gayet tabi evladım,
Alabilecek misin, al kutuyu bakalım.
Çünkü ben bu kutuyu, geçenlerde bir kere,
Alıp koymak istedim, daha emin bir yere.
Lakin uÄŸraÅŸtımsa da, bütün kuvvetimle ben,
Asla oynatamadım o kutuyu yerinden.
Bu işte bir hikmet var diyerek o aralık,
Bir daha da elimi sürmedim ona artık.)
O böyle dediyse de, genç uzattı elini.
Ve koyduğu o yerden, aldı emanetini.
Yani Hacı Bayram’ın kerametiyle, yine,
Çekmecesini alıp, döndü memleketine.
O bir gün buyurdu ki: (Alçak gönüllü olan,
Dünya ve ahirette, rahat olur her zaman.
O, ne ÅŸikayet eder, ne ÅŸikayet edilir.
Çünkü kula sıkıntı, yalnız kibrinden gelir.
Yani ÅŸikayet etmek, kibirdendir esasen.
Mütevazı olursa, ölmüÅŸtür nefis zaten.
Hiç ÅŸikayet eder mi, ölüyse biri ÅŸayet?
Yahut ölü olanı, kim eder ki ÅŸikayet?
Nimete kavuÅŸmaya vesiledir tevazu.
Zira yüksek daÄŸlardan, aÅŸağıya akar su.
Müminin ziynetidir, tevazu, haya, edep.
Mütevazı olanlar, yükselir her yerde hep.)
|