Hudeybiye sulhünü yazmak için, o Server,
Aliyyül Mürteza'ya, (kağıt getir!) dediler.
Sonra emir buyurdu, hem hazret-i Ali'ye:
(Antlaşmanın başına, bir Besmele yaz) diye.
Lakin müÅŸrik elçisi, buna etti itiraz.
Dedi ki (Bi ismike Allahümme diye yaz.
Rahman ve Rahim nedir, bilmiyorum bunu ben.
Yoksa bu antlaşmayı, imzalamam katiyen.)
O Server kabul edip, (Peki olur) buyurdu.
Zira bu antlaÅŸmada, faydalar görüyordu.
Buyurdu: (DediÄŸini yaz Süheyl'in ya Ali!
Zira güzel kelamdır, onun dediÄŸi dahi.)
Peygamber efendimiz, hem hazret-i Ali'ye,
Sonra emir buyurdu ÅŸu ÅŸekilde yaz diye:
(Bunlar, Resulullahın, Süheyl bin Amr'la bir bir,
Üstünde anlaÅŸmaya vardığı maddelerdir.)
Tam da yazmış idi ki bunu hazret-i Ali,
Süheyl elini tutup, bir daha oldu mani.
Resulullaha dönüp, dedi: (Öyle yazmasın!
Söyle, Abdullah oÄŸlu Muhammed diye yazsın.
Zira senin, Allah’ın Resulü olduÄŸunu,
Biz kabul etmiyoruz, o nasıl yazar bunu?
Zaten kabul etseydik, gelmezdik sana karşı.
Ve yapmazdık seninle, bunca harp ve savaşı.)
Onu da kabul edip, buyurdu ki o Server:
(Vallahi siz ne kadar reddetseniz de eÄŸer,
Ben yine, hiç ÅŸüphesiz Resulullahım bizzat.
Onu öyle yazmakla, deÄŸiÅŸmez ki hakikat.)
Ve hazret-i Ali'ye, buyurdu ki: (Onu sil!
Muhammed bin Abdullah diye yaz, mühim deÄŸil.)
Lakin eshab-ı kiram, Resulullah lafzının,
Silinmesine karşı, hiç elde olmaksızın,
Üzülüp, hiçbirisi olmadı buna razı.
Ve hepsinin bu işe, oldu hep itirazı.
Ve her şeyi unutup, dediler: (Hayır, olmaz!
Ya Ali, sen oraya yine Resulullah yaz.
MüÅŸriklerin dediÄŸi olursa bunda eÄŸer,
Onlarla aramızı, ancak kılıç halleder.)
Peygamber efendimiz, sahabe-i güzinin,
İşbu gayretlerine memnun oldu ve lakin,
Sükut etmelerini, iÅŸaret eylediler.
Ve hazret-i Ali'ye, (Sen onu sil!) dediler.
O dedi: (Feda olsun sana canım, her şeyim.
Lakin onu silmeye, varmıyor ki hiç elim.)
Peygamber efendimiz, buyurdular ki ona:
(O kelime hangisi, sen göster onu bana.)
O da, o kelimeyi gösterince, bu sefer,
Mübarek parmağıyla, sildi onu o Server.
|