Al-i imran suresi, doksanyedinci âyet,
Haccın farz olduÄŸunu, bildirdi açık ve net.
Peygamber efendimiz, bu emri aldığında,
Eshab-ı kirama da, tebliğ etti anında.
Derhal üçyüz kiÅŸilik bir hac kafilesini,
Gönderdi ifa için, bu hac farizesini.
Hazret-i Ebu Bekri, o hac kafilesine,
Hac emiri olarak, tayin etti o sene.
Yola çıkmışlardı ki, o gün geldi Cebrail.
Berae suresinden, ilk âyet oldu nazil.
Burada, muahede, akit mevzuu ile,
Alakalı hükümler bildirildi Resule.
Bunu bildirmek için müminlere, o Server,
Aliyyül Mürteza’yı Mekke’ye gönderdiler.
Zira Arabistan’da, var idi ki bir âdet,
Bir antlaşma yapılır ve değişirse şayet,
Bunu, bizzat yapan ve deÄŸiÅŸtiren o insan,
Yahut bir akrabası ederdi halka ilan.
Hazret-i Ali dahi, çıkıp bu emir ile,
Tam Mekke’ye girerken, yetiÅŸti kafileye.
Hazret-i Ebu Bekir, bir hutbe etti irad.
Ve haccın erkanını, anlattı halka bizzat.
Müminler, buna göre hac yaptığı bir anda,
O da, hutbe okudu müminlere Mina’da.
Dedi: (Ey Müslümanlar, buraya beni bizzat,
Resulullah gönderdi, sözüme edin dikkat.)
Nazil olan âyeti okuyup daha sonra,
Åžöyle hitab eyledi, toplanan insanlara:
(Buraya, emir ile gelmiÅŸ bulunuyorum.
Size, ÅŸu dört hususu, bildirmeye memurum.
Birincisi ÅŸudur ki, gidince ahirete,
Müminlerden baÅŸkası, giremezler cennete.
İkincisi, müÅŸrike, artık Kâbe yasaktır.
Hiçbir müÅŸrik, Kâbe’ye yaklaÅŸamayacaktır.
Üçüncüsü, hiç kimse Kâbe’ye yaklaÅŸarak,
Tavaf etmeyecektir asla çıplak olarak.
Dördüncüsü, her kimin, Resulullahla eÄŸer,
Bir antlaşması varsa, olacaktır muteber.
Lakin bu sözleÅŸmenin, biter bitmez müddeti,
Geçersiz olacaktır o ahd de elbette ki.)
O günden sonra artık, hiçbir müÅŸrik ve kâfir,
Bu yasak gereÄŸince, Kâbe’ye gelmemiÅŸtir.
Yine o günden sonra, bu talimat gereÄŸi,
Çıplak tavaf eyleyen, hiç olmadı Kâbe’yi.
Bu hac farizasını ifayı müteakip,
Hazret-i Sıddık ile, Ali bin ebi Talip,
Bilcümle Sahabe-i kiramı da aldılar.
Yola çıkıp, birlikte Medine’ye vardılar.
|