Ali bin ebi Talip, henüz vefat etmeden,
Hasan ve Hüseyin’e vasiyet etti hemen.
Vakta ki göç eyledi, ahiret âlemine,
Vasiyeti, ayniyle getirdiler yerine.
OÄŸulları, geriye dönerken kabristandan,
Bir garip gördüler ki, ediyor ah-ü figan.
Şaşırıp o kimsenin bu acıklı haline,
Niçin aÄŸladığını sordular kendisine.
Dedi ki: (Ey azizler, garibim, üzüntüm çok.
Lakin bu üzüntümü, paylaÅŸacak kimse yok.)
Dediler ki: (Ey kiÅŸi, bu zamana kadarki,
Üzüntünü, kiminle paylaşıyordun peki?)
Dedi ki: (Bir senedir, bir kimse geliyordu.
Bütün ihtiyacımı, o ifa ediyordu.
Velakin iki gündür, gelmedi bana o zat.
Üzüntüm iÅŸte budur, kimseler bilmez fakat.)
Dediler: (O dediÄŸin kimsenin ismi neydi?)
Dedi ki: (Bilmiyorum, ben sordum, söylemedi.
Derdi ki: Allah için, ben hizmet ediyorum.
Mükafatını ise, Rabbimden bekliyorum.)
Fakire sordular ki yine Hasan, Hüseyin:
(Şemaili nasıldı dediğin o kimsenin?)
Dedi ki: (Ben a’mayım, bu yüzden bilmem onu.
Bilirim fakat onun, çok yüksek olduÄŸunu.
Zira o, devam üzre Rabbini anıyordu.
Zikrine, melekler de iÅŸtirak ediyordu.
Bunu ben, hislerimle çok iyi anlıyordum.
Bu dünya gözüyle de, görmeyi istiyordum.
Çok zaman benim ile beraber durduÄŸuna,
Memnun olduÄŸunu da, söylerdi hatta bana.
Hep derdi ki: Fakirler, fakirlerle oturur.
Garip de, gariplerle oturup rahat olur.)
O böyle baÅŸlayınca bunları anlatmaya,
Hasan ile Hüseyin, baÅŸladı aÄŸlamaya.
Ve: (Senin bahsettiÄŸin ahlak ve alametler,
Aliyyül Mürteza'da, aynen vardır) dediler.
Fakir, heyecanlanıp dedi ki: (Öyle ise,
Onu tanıyorsunuz, ne oldu o kimseye?)
Vefat eylediÄŸini, söyledikleri zaman,
O fakir, aÄŸlayarak eyledi ah-ü figan.
Dedi: (Resulullahın, yüksek hatırı için,
Beni, kabri başına götürün o kiÅŸinin.)
Onlar, çok acıyarak o fakirin haline,
Alıp, babalarının, götürdüler kabrine.
Fakir, mezar başında, dedi ki: (Ya ilahi!
Bu kabir sahibine kavuÅŸtur beni dahi.)
Kabul etti Rabbimiz, onun bu arzusunu.
Onun kabri başında, teslim etti ruhunu.
|