Fahr-i âlem, kıldırıp, bir sabah namazını,
Verdi hemen mihraba, mübarek arkasını.
Sonra sual etti ki, sahabeye ÅŸöylece:
(Bir rüya göreniniz, oldu mu hiç bu gece?)
Bir cevap gelmeyince o ara sahabeden,
Buyurdu ki: (Garip bir rüya gördüm gece ben.
Åžöyle ki, bir Cennete girmiÅŸ, geziniyordum.
Etrafıma bakarken, çok yüksek bir köÅŸk gördüm.
Ben bu köÅŸkü görünce, düÅŸündüm ki, kim bilir,
Bu köÅŸk, Peygamberlerden, acep hangisinindir?
Ben böyle düÅŸünürken, bir meleÄŸi fark ettim.
(Bu, kime ait?) diye, yaklaşıp sual ettim.
Dedi: (Bunun sahibi, deÄŸildir bir Peygamber,
Arap oğullarından bir kimsedir muteber.)
Sonra devam ederek, dedi: (Bunun sahibi,
Ümmet-i Muhammed’den ÅŸerefli bir sahabi.)
Dedim: (Peygamberiyim, iÅŸte ben bu ümmetin.
O eshabım kim ise, bana da haber verin.)
Dedi: (Dost seçmiÅŸtin ya, dört kiÅŸiyi Eshaptan,
Ömer ibnil Hattab'dır iÅŸte bu, o dört zattan.)
Hurilerle doluydu o köÅŸkün içerisi.
Birer yıldız misali, parlardı her birisi.
Ya Ömer, sana mahsus biri vardı ki hele,
O huriyi vasfetmek, mümkün deÄŸil dil ile.
Ve senin gayretinden, yüzüne bakamadım.
O sırada uyanıp, gece namaza kalktım.)
Bunu, Resulullahtan duyunca İbni Hattab,
Utandı, mahcup oldu ve ÅŸöyle verdi cevap:
(O köÅŸk de, sahibi de, feda olsunlar sana.
Bizler, senin sayende kavuÅŸtuk her ihsana.)
Resulün rüyasını dinleyen sahabiler,
Onun üstünlüÄŸünü, daha iyi bildiler.
Yine aynı şekilde, eshaba, Resulullah,
Bir rüya gördüÄŸünü, haber verdi bir sabah.
Buyurdu ki: (Rüyada, ümmetimi gördüm ben.
Her biri, birer birer geçiyordu önümden.
Bir kısmının gömleÄŸi, dizinin altındaydı.
Kiminin tam dizinde, kimi yukarıdaydı.
O sırada Ömer’i gördüm, geçti yanımdan.
Yere sürünüyordu gömleÄŸi uzunluktan.)
Eshab sual etti ki Resul-i kibriyaya:
(Nasıl mana verdiniz acaba bu rüyaya?)
Peygamber efendimiz, bu suale cevaben,
Buyurdu ki: (Din ile, tabir ettim bunu ben.
Halifelik zamanı, uzundur zira onun.
Åžark ve garpta insanlar, eÄŸerler ona boyun.
Onun halifeliği zamanında hem yine,
Yayılır İslamiyet, dünyanın her yerine.)
|