Hazret-i Ömer Faruk, ÅŸehid edildiÄŸinde,
Derin bıçak yarası var idi bedeninde.
Bir cerrah çağırdılar henüz vefat etmeden.
Gelip, yaralarını anında dikti hemen.
Dedi: (Üç gün müddetle, etmeyin hiç hareket.
Zira dikiÅŸler için, tehlikelidir gayet.)
Anladı vefatının yaklaşmış olduğunu.
Hazret-i AiÅŸe’ye, irsal etti oÄŸlunu.
Abdullah gitti hemen, onun evine kadar.
Dedi ki: (Pederimin, size bir ricası var.
Diyor ki: Ahirete göç edersek eÄŸer biz,
Ravda’ya defnim için, izin verir misiniz?)
O bunu iÅŸitince, üzüldü, çok aÄŸladı.
Dedi: (Ömer, babamdan bize bir yadigardı.
O yeri, kendim için düÅŸünüyordum, fakat,
Madem ki o istiyor, ederim muvafakat.)
Abdullah, bu cevabı alarak geldi yine,
Nakletti aynısını, mübarek pederine.
İzin verdiÄŸi için, sevindi o da gayet.
Bu sefer, ÅŸu ÅŸekilde etti ona vasiyet:
(Ölürsem, bir daha git evine AiÅŸe’nin.
Bir daha izin iste, Ravda’ya defnim için.
Belki benden utanıp, eylemiÅŸtir müsaade.
Sonra vazgeçebilir, ÅŸimdi evet dese de.)
Çıkmasına, az vakit kalmıştı ki namazın,
DoÄŸruldu yatağından abdest için ansızın.
Lakin o hareketle, söküldü dikiÅŸleri.
Eshab, haber alarak, girdiler hep içeri.
Buyurdu: (Hakkınızı helal edin cümleniz.
Zira mahÅŸere kaldı, bir daha görüÅŸmemiz.)
Kelime-i ÅŸehadet getirdi son bir daha.
Ruhunu teslim edip, vasıl oldu Allah’a.
Vasiyet mucibince, Abdullah gitti hemen,
Yine izin istedi, hazret-i AiÅŸe’den.
O, aÄŸlayıp dedi ki: (Ya Emir-el müminin!
Vefatında bile sen, adlini terk etmedin.
VermiÅŸ idim o yeri, sana ben daha önce,
Değişir mi kararım, şimdi vefat edince?)
Techiz ve tekfin gibi hizmetleri gördüler.
Namazını kılarak, Ravda’ya götürdüler.
Bir sahabi, Ravda’ya yaklaşıp biraz daha,
Edeple arz eyledi, ÅŸunu Resulullaha.
Dedi: (Ya Resulallah, getirdik Ömer’i biz.
Yanınıza defn için, var mıdır müsaadeniz?)
İşitti cümle Eshab, sesini Peygamberin,
Buyurdu: (Dostumuzu, yanımıza getirin!)
Sonra Ravda kapısı, açıldı birdenbire.
Onu defn eylediler, şimdi yattığı yere. |