MARUF-İ KERHİ
rahmetullahi aleyh
Büyük velîlerden. Adı Ma'rûf bin Fîrûz, künyesi Ebû Mahfûz'dur. DoÄŸum târihi bilinmemektedir. 815 (h. 200) senesinde BaÄŸdat'ta vefât etti. Kabri BaÄŸdât'tadır. Kabri başında yapılan duâ makbul ve müstecabdır. BaÄŸdât'ın Kerh beldesinden olduÄŸu için Kerhî denilmiÅŸ ve Mârûf-ı Kerhî diye tanınmıştır. Sofiyye-i aliyyenin büyüklerindendir.
İranlı hıristiyan bir anne ve babadan,
Dünyaya geldiyse de, veli oldu sonradan.
YetiÅŸtirmesi için o bâtıl dinde onu,
Babası, bir rahibe götürdü bu oÄŸlunu.
O rahip de, çocuÄŸa yakınlık göstererek,
İlk teslis’i öÄŸretti, (Tanrı üçtür) diyerek.
Çocuk, bu hurafeyi rahipten dinleyince,
(Allah birdir) diyerek, karşı çıktı hemence.
Bu yüzden rahip onu, her gün dövüyordu hep.
O da düÅŸünürdü ki: Olur mu böyle mektep?
Rahip ile mektepten nefret edip büsbütün,
Evini ve BaÄŸdat'ı terk eyledi o bir gün.
AkÅŸama gelmeyince, çok üzüldü annesi.
Zira çoktu oÄŸluna muhabbeti, sevgisi.
Derdi: (Tekrar evine dönerse bu evladım,
Ben de, onun dininin mensubu olacağım.)
O, böyle söyleyerek, aÄŸlardı üzüntüyle.
Yollarını beklerdi, hep gelir ümidiyle.
Kendisi anlatır ki: (Rahibe nefretimden,
Artık dayanamayıp, firar ettim evimden.
Bitkin halde, Kufe'ye vasıl oldum nihayet.
Ve girdim bir camiye, yorgundum hem de gayet.
Baktım, nurlu bir kiÅŸi, kürsüde vaaz ediyor.
Herkes, can kulağıyla o hocayı dinliyor.
Öyle tatlı idi ki o âlimin sohbeti,
Hemen yazdım kalbime, ÅŸu güzel nasihati:
(Kim kavuÅŸmak isterse Hak teâlâya eÄŸer,
Allah da, o kuluna kavuÅŸmak murad eder.
Kim de, yüz çevirirse eÄŸer Hak teâlâdan,
Bu sefer insanlar da, yüz çevirir hep ondan.
Ve her kim, insanlardan, eÄŸer yüz çevirirse,
İnsanlar tarafından çok sevilir o kimse.)
Çok lezzet almış idim o zatın bu vaazından.
Sanki nur saçılırdı, konuÅŸurken aÄŸzından.
Hoca, bir an vaazına ara verip bir yerde,
Dedi: (Bugün BaÄŸdat'tan gelen o genç nerede?)
O böyle söyleyince, bana baktı cemaat.
Zira ben gelmiÅŸ idim BaÄŸdat'tan o gün bizzat.
Kalkıp vardım edeple, o zatın huzuruna.
Başımı okşayarak, iltifat etti bana.
Buyurdu ki: (Merhaba, ey Rabbini arayan!
Merhaba ey Rabbinin ihsanına kavuşan!)
Rahibi hatırlayıp, başladım ağlamaya.
Hakaret ediyordu zira o, her gün bana.
İslam’ın sevgisiyle doluydu zaten kalbim.
Åžehadeti getirip, severek iman ettim.
Buyurdu ki: (Ey oÄŸlum, makbuldür senin duan.
Dua et, iman etsin rahiple, anan baban.)
Onlara dua edip, BaÄŸdat'a döndüm yine.
Baktım, rahip ve annem, girmiş İslam dinine.
|