Adı Maruf bin Firuz olan bu mübarek zat,
Yıl sekizyüzonbeÅŸ'te, BaÄŸdat'ta etti vefat.
DoÄŸduÄŸu içindir ki Kerh denen bir beldede,
Maruf-i Kerhi diye meÅŸhur oldu her yerde.
Tasavvufta yükselip, büyük veli olmuÅŸtur.
Haram ve ÅŸüpheliden kaçmakta oldu meÅŸhur.
İmam-ı Ali Rıza hazretlerine, bu zat,
Hizmetle, ehl-i beytten sayıldı hem de bizzat.
İmam-ı Ali Rıza buyurdu ki bu bapta:
(Maruf, ehl-i beyt'tendir, yalnız huy ve ahlakta.)
O, Davud-i Tai’den alarak feyiz ve nur,
Sırri-yi Sekati’nin ders hocası olmuÅŸtur.
Fıkıh, tefsir ve kelam, bu yüksek ilimlerde,
Âlimler arasında, o idi en ilerde.
Ona, (Muhabbet nedir?) diye sorduklarında,
Åžöyle buyurmuÅŸ idi o zata cevabında:
(ÖÄŸrenip öÄŸretmekle, ele geçmez muhabbet.
Allah'ın ihsanıyla kazanılır bu elbet.)
Buyurdu: (Boş şeylerle uğraşırsa bir kişi,
Rabbin sevmediÄŸine alamettir bu iÅŸi.
Tasavvuf, insanlardan ümidini kesmektir.
Yalnız Hak teâlâdan her ÅŸeyi beklemektir.
Üstünlük sevdasından kurtulmadıkça insan,
Saadete ermesi, olmaz kolay ve asan.
Hayır murad ederse Hak teâlâ birine,
O, lüzumsuz konuÅŸmaz, kilit vurur diline.
Konuşmaktan ziyade, susmayı eder tercih.
Hep hayırlı iÅŸlere olur o müteveccih.
Emirleri yapmadan, Cennete talip olmak,
Ahmaklık eseridir, beÄŸenmez cenâb-ı Hak)
Buyurdu ki: (Bu dünya, mal, söz, uyku, yemektir.
Saadet, bu dördüne gönlünü vermemektir.
Kalbini, mala, mülke kaptırırsa bir insan,
O mal, Hak teâlâya ettirir onu isyan.
Eğer malayaniye alışırsa lisanı,
O da, Hak teâlâdan oyalar o insanı.
Uykuya düÅŸkün olmak, Allah'ı unutturur.
Aşırı yemekle de, kalb ve ruh gafil olur.)
Bir gün de buyurdu ki: (Bir insan kibirliyse,
Allah ve halk indinde, zelil olur o kimse.
Kim tevekkül ederse Allahü teâlâya,
O da, iki âlemde uÄŸramaz bir belaya.)
(Kalbden dünya sevgisi nasıl çıkar?) dediler.
Buyurdu: (Bunun için bir himmet icab eder.
Bir Allah adamının tasarruf ve himmeti,
İle çıkar kalblerden, bu dünya muhabbeti.
Öyle büyük bir zatın himmetine kavuÅŸmak,
Ona karşı, edepli olmakla olur ancak.
Edep, tevil etmeden, mutlak söz dinlemektir.
Hiç itiraz etmeden, hemen peki demektir.)
|