Hazret-i Mevlana’nın talebesi içinde,
Bir kimse var idi ki, Celaleddin isminde,
Mevlana, bir gün onu yanına çağırarak,
Kayseri’ye gönderdi, bir de mektup yazarak.
Buyurdu ki: (Orada, var ki Emir Pervane,
İşte ona aittir gönderdiÄŸim bu name.
Ona teslim edersin, vasıl olduğun vakit.
Yolların açık olsun, haydi, selametle git.)
Arz etti ki: (Efendim, eÄŸer Emir Pervane,
Sizden bir ÅŸey sorarsa, ne desem acizane?)
Buyurdu: (Bir ÅŸey deme, aç aÄŸzını o zaman.
Ben, gereken cevabı derim senin ağzından.)
(Peki) deyip, çıktı ve ulaÅŸtı o beldeye.
Teslim etti mektubu, o Emir Pervane’ye.
Mektubu okuyarak, sordu ki o da ilkin:
(Üstadımız nasıllar, bir haber verir misin?
İnşallah yerindedir sıhhat afiyetleri.
Nasıl geçiriyorlar ekseri vakitleri?)
Bu sual karşısında, hiçbir ÅŸey söylemeyip,
O, sadece aÄŸzını açtı emri dinleyip.
Velakin ondan sonra, kaybetti kendisini.
Bilmedi üstadının neler söylediÄŸini.
Kendine geldiğinde, baktı, orda olanlar,
Hepsi, gözyaÅŸlarıyle oturmuÅŸ aÄŸlıyorlar.
Sonra Emir Pervane, dedi: (Ey Celaleddin!
Bugünkü sohbetinle bizi nura garkettin.
Halbuki evvelce de konuÅŸurduk seninle.
Fakat bugün, bambaÅŸka hal aldık sohbetinle.)
O dahi, üstadının kendisine emrini,
Söyleyince, daha çok hayret sardı hepsini.
Celaleddin dedi ki: (Kardeşlerim, bakınız!
En çok ÅŸu nasihati yapıyor üstadımız.
Buyurur ki: Yolumuz, Resule tam uymaktır.
Emirlere sarılıp, haramdan sakınmaktır.
Katiyen haram lokma girmesin midenize.
Zira o, mani olur manen yükselmenize.
Ne ifrat, ne de tefrit, orta yol en iyidir.
Allah’ın rızası da, böyle elde edilir.
Her insan, öÄŸrenmeli önce ilmihalini.
Sonra da, buna göre düzeltmeli halini.
Bir de yapılmalı ki her amel tam ihlasla,
Yoksa, faidesine kavuÅŸmaz kiÅŸi asla.
Bu nasihatimize uyarsa talebemiz,
Mahşerde, yardımcısı oluruz elbette biz.
Ve her kim, sözümüze etmez ise itibar,
MahÅŸerde, yüzümüzü göremez o insanlar.
Bir de edep lazımdır bu yolda bize asıl.
Zira hiçbir bi-edep olamaz Hakka vasıl.)
|