Hacı Halil Efendi namında biri vardı.
Padişahın hususi hizmetini yapardı.
Hacca niyet ederek, sultandan aldı izin.
Sonra çıktı sefere, Kâbe’ye varmak için.
İstanbul’dan ayrılıp, geçince Üsküdar’a,
Mezarlık tarafından, biri çıktı o ara.
Elindeki mektubu, uzatıp ona derhal,
Dedi: (Halil efendi, ÅŸu mektubu hele al.
Koy cebine, unutma, varınca Şam şehrine,
Takdim eyle Mevlana Halid hazretlerine.)
O, mektubu alarak, devam etti yoluna.
Åžam’a gelip yerleÅŸti, valinin konağına.
Mevlana Halid ise, o akÅŸam, hizmetçiye,
Buyurdu ki: (Hazırlan, gideceğiz valiye.)
Ziyarete gidince konağında valiyi,
Hürmetle karşıladı Halid-i BaÄŸdadi’yi.
Halil Efendi dahi orada idi, fakat,
O zatın mektubunu unutmuştu o saat.
Ona, Mevlana Halid bir ÅŸey demedi önce.
Hatırlattı sonunda, mektubu vermeyince.
Buyurdu: (Yanınızda, bize teslim edecek,
Birinden aldığınız emanet olsa gerek.)
Yine hatırlamadı bunu Halil Efendi.
(Bende, size verecek bir emanet yok) dedi.
Buyurdu ki: (Olacak, bir bakın cebinize.
Üsküdar’da, birisi vermiÅŸti onu size.)
O zaman hatırlayıp, çıkardı onu hemen.
Takdim etti ve lakin çok utandı halinden.
Halil Efendi dahi, arz etti ki: (Efendim!
Bize dua buyurun, ÅŸimdi hacca giderim.
Lakin hac dönüÅŸünde, misafir olup size,
İnÅŸallah kavuÅŸurum yüksek himmetinize.)
Buyurdu ki: (DönüÅŸte buraya uÄŸrarsınız.
Lakin bizi burada, belki bulamazsınız.)
Hakikaten Mekke’de, gördü ki bir gün o zat,
Bir cenaze namazı kılarlar bir cemaat.
Ve yaklaşıp sordu ki: (Cenaze yok ortada.
Siz, kimin namazını kılarsınız burada?)
Dediler: (Vefat etti, bugün Mevlana Halid.
Biz, onun namazını kılıyoruz bu vakit.)
O zaman, kendisine geldi Halil efendi.
Haccedip, İstanbul’a tekrar avdet eyledi.
Vakta ki Üsküdar’a vasıl olunca yine,
Rastladı kabristanda o mektup sahibine.
O sordu ki: (Mektubu, hangi gün, hangi saat,
Verdiniz, ne buyurdu okuyup o büyük zat?)
Dedi: (Åžu gün, ÅŸu saat teslim ettim kardeÅŸim.)
O dedi: (Tam o günde, halloldu o zor iÅŸim.)
|