Muhammed Baki Billah, çoktu kerametleri.
Lakin o, hallerini gizler idi ekseri.
Üç yaşında bir çocuk, çok yüksek bir duvardan,
TaÅŸ zemin üzerine düÅŸmüÅŸ idi bir zaman.
Kulağından kan gelip, kesildi hem nefesi.
Kalmadı hiç çocukta, bir hayat emaresi.
Annesi, derhal onu kucağına alarak,
Geldi Baki Billah’a, aÄŸlayıp sızlayarak.
Dedi ki: (Ey efendim, bir himmet edin bize.
YaÅŸasın bu çocuÄŸum, eceli gelmediyse.)
O merhamet deryası, acıdı o kadına.
Ve kavuÅŸturmak için, çocuÄŸu sıhhatına,
Hep onun üzerine topladı himmetini.
Gizlemeye çalıştı, lakin kerametini.
Buyurdu: (Tıp kitabı getirin bana çabuk.
Bakayım, ona göre kurtulur mu bu çocuk?)
Kitaba göz gezdirip, okur gibi yaparak,
Buyurdu ki: (Ey kadın, çocuÄŸun yaşıyacak.)
Bir müddet sessiz durup, dua etti Rabbine.
Çocuk, birden canlanıp, geldi eski haline.
Yine bu veli zatın komÅŸusu bir genç vardı.
İçki içip, her türlü fenalığı yapardı.
Kendi de vakıf idi, o gencin hallerine.
Lakin bir ÅŸey demeyip, sabrederdi o yine.
Talebesinden biri, eyledi onu ihbar.
Memurlar yakalayıp, genci hapse attılar.
Ve lakin Baki Billah, üzüldü buna yine.
Çağırıp sitem etti, onu ihbar edene.
O dedi ki: (Efendim, fasık biriydi zaten.
Rahatsız oluyorduk, biz de ondan esasen.)
Onun bu sözlerini duyunca Baki Billah,
Kalbinin derunundan söyledi içli bir (Ah!)
Buyurdu: (Sen kendini görürsün salih, iyi.
Bu sebepten, o sana görünür fasık biri.
Fakat biz, kendimizi ondan farklı görmeyiz.
O gencin aleyhine, nasıl bir ÅŸey söyleriz.)
Ve bizzat ilgilenip, komÅŸusu gençle hemen,
Çıkarttı kendisini, o gün hapishaneden.
Genç, bundan duygulanıp, tövbe etti Allah’a.
Eski hatalarını işlemedi bir daha.
Çok mütevazı idi, onun bütün halleri.
Kusurlu görüyordu, kendisini ekseri.
EÄŸer talebesinde görseydi kötü bir hal,
Kusuru, kendisinde arıyordu o derhal.
Derdi ki: (Bütün bunlar, bizden hasıl oluyor.
Bizdeki bozukluklar, onlara aksediyor.
EÄŸer bizim halimiz olsaydı iyi, güzel,
Elbet talebemiz de, olurlardı mükemmel.)
Emr-i marufta dahi, yumuşaktı o gayet.
Bir gönül yıkmamaya, ederdi çok riayet.
Uygunsuz iÅŸ yaparken, görseydi bir kimseyi,
Ona, direkt olarak söylemezdi o ÅŸeyi.
(Bu, doÄŸru deÄŸil) derdi, ortaya söyleyerek.
Böyle ikaz ederdi, onu incitmeyerek.
Kimse kötülenmezdi, yanında onun asla.
Zira böyle ÅŸeylere, üzülürdü pek fazla.
Hatta bir talebenin, kalbinden geçse bunlar,
Anlayıp, bir yoluyla ederdi onu ihtar.
|