Muhammed Baki Billah Hakkın büyük velisi,
Rıza-i bari idi yegane, tek gayesi.
Giyinmede, yemede, hiçbir ÅŸeye özenmez,
Dünyalık bir nesneye, etmezdi asla heves.
Her gün, aynı yemeÄŸi getirseler de yine,
(BaÅŸka yemek getirin!) demezdi o birine.
Hep abdestli olmaya, ederdi sa’y-ü gayret.
Zayıf olduÄŸu halde, yapardı çok ibadet.
Ve eÄŸer bir yorgunluk gelse idi bedenen,
Kalkıp, abdest alır ve otururdu yeniden.
Sonra, yine yorgunluk gelseydi bedenine,
Abdest alıp, başlardı tekrar ibadetine.
İslam’ın her emrine, ederdi tam riayet.
Her bir edebe dahi, verirdi ehemmiyet.
Bilhassa dergahında, yemek pişirenlerin,
Abdestsiz olmasına, vermezdi asla izin.
Derdi ki: (Bir edebe, edilmezse riayet,
Kesilir feyiz yolu, insanı basar gaflet.)
Sevdiklerinden biri, dedi ki: (Ey Efendim!
Manevi hallerimde, bir tutulma var benim.
Kalbimde bir karartı hissediyorum, fakat,
Bilmem ki nedir acep iÅŸlediÄŸim kabahat?)
Buyurdu ki: (Bu haller, günahtan hasıl olur.
Bilhassa yemeklerde olabilir bu kusur.)
O dedi ki: (Efendim, yemeklerde fakat biz,
Değişiklik yapmadık, hep aynı yemekteyiz.)
Buyurdu ki: (KardeÅŸim, düÅŸünün siz bir yine.
Uymakta hata vardır, dinin bir edebine.)
Eve gelip düÅŸündü, araÅŸtırdı o zat da.
Bir kusur bulamadı dine mütabaatta.
Sonunda öÄŸrendi ki, birkaç gün önce meÄŸer,
OcaÄŸa, abdestsizken odun konmuÅŸ bir sefer.
Öyle yaratmıştı ki bu zatı cenâb-ı Hak,
Onu gören, Allah’ı hatırlardı muhakkak.
Hadiste buyuruldu: (Yürüyen bir meyyiti,
Görmek isteyen varsa, görsün Ebu Bekir’i.)
Baki Billah’ı dahi, görseydi biri eÄŸer,
Bu hadis-i şerifi hatırlardı her sefer.
Ve yine Resulullah, buyurdu ki bir defa:
(Onlar görüldüÄŸünde, Allah gelir hatıra.)
İşte bu zatı dahi, görse idi her kiÅŸi,
Muhakkak hatırlardı, bu hadis-i şerifi.
Bir gün geçiyordu ki, hinduların köyünden,
Bazısının gözleri, takıldı ona birden.
Herbirisi Allah’ı hatırladılar derhal.
Birbirlerine dönüp, dediler ki: (Ne bu hal?
Nasıl bir kimsedir ki, şu giden zat ilerden,
Allah’ı hatırladık, görünce onu hemen.)
Halbuki ÅŸöhretten de, kaçıyordu pek fazla.
Buna sebep olacak yapmazdı bir şey asla.
Bazen dolaşır idi, çarşı pazar yerinde.
Otururdu bazen de, bir duvarın dibinde.
Kendisini, o kadar gizlemesine raÄŸmen,
Yine de çekinirdi, insanlar heybetinden.
Öyle titiz idi ki, günahtan kaçınmakta,
Ondan daha fazlası, mümkün deÄŸildi hatta.
Talebesine dahi, hep bunu öÄŸütlerdi.
Çok az bir hata görse, derhal ikaz ederdi.
|