Devrin âlimlerinden Malik bin Dinar vardı.
Bu evliya hakkında, ÅŸöyle buyurmuÅŸlardı:
Ömer bin Abdülaziz, halife olduÄŸunda,
Bir çobana rastladım sürüsünün yanında.
Halinden gayet memnun gibi görünüyordu.
(Gelen adil halife, acaba kim?) diyordu.
Dedim ki: (Bu halife, çok adildir hakikat.
Sen böyle olduÄŸunu nereden bildin fakat?)
Dedi: (Ne çok adil ki bu gelen yeni sultan,
Hiçbir kurt, kuzulara saldırmıyor bu zaman.)
Ömer bin Abdülaziz, âlimlerle her gece,
Sık sık sohbet ederdi oturup beraberce.
Ölüm ve ahiretten sıkça konuÅŸurlardı.
Sonra çok hüzünlenip hepsi aÄŸlaşırlardı.
Allahü teâlânın emirlerini, halka,
Bildirmeyi, kendine borç bilirdi mutlaka.
Kendi tam yaptığından İslam’ın ahkamını,
İbadet ve taate sevkederdi halkını.
O devirde insanlar, düÅŸtüler bu gayrete.
Herkes, sarılıyordu ilim ve ibadete.
İnsanlar, bir araya geldiklerinde hatta,
Sorarlardı: (Bu gece, bulundun mu taatta?)
Ve (Kur’an-ı kerimden, kaç sahife okudun?)
(Kaç âyet ezberledin?) ve (Kaç gün oruç tuttun?)
Herkes, birbirlerine sorardı bu şeyleri.
Zira yoktu onların baÅŸka düÅŸünceleri.
Ömer bin Abdülaziz, İslam’a girmiÅŸ olan,
Bid’atlerin hepsini, kaldırdı hep ortadan.
Ve yine unutulmuÅŸ sünnet varsa ne kadar,
Ortaya çıkarmaya çalıştı yine tekrar.
Sahabe arasında olan savaÅŸlar için,
Halkın konuşmasına, vermezdi asla izin.
Derdi ki: (O savaÅŸlar, olmuÅŸtu içtihatla.
Katiyen olmamıştı düÅŸmanlık ve inatla.
Nasıl ki Hak teâlâ, bizim ellerimizi,
O kanlara girmekten korudu ise bizi,
Biz de, lisanımızı tutup konuşmayalım.
Böylece dilimizi hiç karıştırmayalım.)
Ömer bin Abdülaziz, hazret-i Evzai’ye,
Mektup yazıp, şunları etti ona tavsiye:
Kim, ölümü bir günde hatırlarsa çok defa,
O, az bir dünyalıkla edebilir iktifa.
KonuÅŸtuÄŸu her sözden, hesap vereceÄŸini,
Bilen de, az konuÅŸur, yani tutar dilini.
Ancak lüzum ettikçe konuÅŸur, kelam eder.
Zira (Susan kurtuldu) buyuruyor Peygamber.
|