Ömer bin Abdülaziz, bazı sevdikleriyle,
Bir gün, bir cenazeyi gitmiÅŸti defnetmeye.
Defin işi bitip de, herkes ayrıldığında,
O, birkaç kiÅŸi ile, durdu kabir yanında.
Dediler ki: (Efendim, siz ne için kaldınız?
Cenaze sizin deÄŸil, niçin ayrılmadınız?)
Buyurdu: KardeÅŸlerim, tam gideceÄŸim zaman,
Kabir, bana seslenip, ÅŸöyle dedi arkamdan:
(Ya Ömer, sormuyorsun, ne yaptım dostlarına?
Diyeyim de, haber ver geri kalanlarına.
İlk önce, ben onların, yırttım kefenlerini.
Sonra da, parça parça yaptım bedenlerini.
Kan ve irinlerini içtim kabre inince.
Etlerini kemikten ayırdım ince ince.)
Ömer bin Abdülaziz, söylerken bu sözleri,
Kederinden, yaÅŸ ile doluverdi gözleri.
Cemaat, kendisini dinliyordu öylece.
Dedi: Kabir, sözüne devam etti ÅŸöylece:
(Nerede sizden önce dünyada yaşıyanlar?
Nerede bu dünyaya sımsıkı sarılanlar?
Hani, uzun emeller, hayaller kurmuşlardı.
Hiç ölmeyecek gibi, ona sarılmışlardı.
Ölümü düÅŸünmeyip, durmadan mal yığdılar.
Ölenleri görüp de, hiç ibret almadılar.
Onların servetine, herkes gıbta ederdi.
Biz dahi, onlar gibi zengin olsak derlerdi.
Hani, ÅŸimdi ne oldu o servet ve mallara?
Bir anda ayrılarak, girdiler mezarlara.
Kara toprak altında, çürüyüp toz oldular.
Yedi bedenlerini haÅŸereler ve kurtlar.)
Ömer bin Abdülaziz, bu sözleri, kabirden,
Dinleyip, gözyaÅŸları boÅŸandı gözlerinden.
Kabir, devam ederek, seslendi ki: (Ya Ömer!
Bir gün, bu kabristana yolun düÅŸerse eÄŸer,
Sor o zenginlere ki, ne kaldı o varlıktan?
Sor o fakirlere de, ne kaldı o darlıktan?
Ne oldu dilinize, niçin susuyorsunuz?
N'oldu gözlerinize, göremiyor musunuz?
Sor onlara, ne oldu o yumuÅŸak tenleri?
Ne oldu dimdik duran kuvvetli bedenleri?
Bu çukurun kurtları, neler yaptı onlara?
Sor ki, yem mi oldular böceklerle kurtlara?
Halbuki bir vakitler, yaşıyordu herbiri.
Var idi herbirinin, güzel, ÅŸirin evleri.
Bu dünyaya aldanıp, haramlara daldılar.
Ahireti unutup, hazırlık yapmadılar.
Fakat ölüm, onları, yakaladı bir anda.
Şimdi de yatıyorlar, hepsi mezarlarında.)
|