Ömer bin Abdülaziz, mütevazı idi pek.
Yani hiç yoktu onda, kendisini beÄŸenmek.
Hutbede gelse idi, eÄŸer böyle düÅŸünce,
Yarıda keser idi, o hutbeyi hemence.
Bu hal, yazı yazarken gelseydi bir kerecik,
Bırakıp, o kağıdı yırtardı hemencecik.
Hep derdi ki: (Ya Rabbi, senden af diliyorum.
Şu nefsimin şerrinden, sana sığınıyorum.)
Bir mahzeni var idi, evde, yerin altında.
Hep o yere girerdi, gece karanlığında.
Ve boynuna, demirden bir zincir bağlıyordu.
Gece, sabaha kadar, bu halde kalıyordu.
Allahü teâlânın korkusuyla, her gece,
AÄŸlayıp, gözlerinden yaÅŸ dökerdi öylece.
Bir sohbet esnasında, ÅŸöyle dedi bir zaman:
(Ey sonu ölüm olan biçare, aciz insan!
Seni, fani dünyada aldatan nedir acep?
Zannediyor musun ki, burada kalırsın hep?
ÖlmeyecekmiÅŸ gibi bir his var hallerinde.
Yoksa, ölmemek için, senet mi var elinde?
Ölüm, her gün birine gelmektedir akıbet.
Buna mani olmaya, kimde var güç ve kuvvet?
Ölüm uyandırmadan, uyan ki bu gafletten,
Zira ecel gelince, uyanacaksın zaten.
Rüyada, nimetlere kavuÅŸan insan gibi,
Bu dünya zevklerine kaptırmışsın kendini.
Bu geçici zevklere aldanarak ey insan!
Åžu kıymetli ömrünü, boÅŸ yere etme ziyan.
Küçük, basit iÅŸlerle, her gün uÄŸraşıyorsun.
Hatta hayvanlar gibi, gayesiz yaşıyorsun.
Gündüzlerin gaflet ve günahlarla geçiyor.
Gecen ise, uykuyla ziyan olup gidiyor.
Halbuki, sen sorumsuz ve başıboş değilsin.
Yaptığın her amelden, hesaba çekilirsin.
Senin bir sahibin ve Onun emirleri var.
Halis kul, sahibinin emirlerini yapar.
GeçmiÅŸ, hem de gelecek, bilcümle insan ve cin,
Yarın mahÅŸer yerinde toplanır hesap için.
Orada kurulur bir adalet terazisi.
Tartılır her insanın, sevap ve seyyiesi.
O mahkemenin adı, mahkeme-i kübradır.
Onun tek hakimi de, Allahü teâlâdır.
Ahiret korkunç gündür, yürekleri parçalar.
O gün, anne babalar, evlatlarından kaçar.
O ahiret gününün dehÅŸet ve ÅŸiddetinden,
Kaçar yine bir kardeÅŸ, diÄŸer kardeÅŸlerinden.
Hatta titrer o günde, melekler, Peygamberler.
DüÅŸürür çocuÄŸunu, çok hamile anneler.)
|