Ömer bin Abdülaziz zamanında, cümle halk,
Sulh ve sükun içinde yaÅŸadı tam olarak.
Lakin çekemeyenler var idi kendisini.
Bu düÅŸmanlar, çağırdı bir gün hizmetçisini.
Kandırdılar köleyi, tam bin altın vererek.
Dediler: (Efendini öldür zehirleyerek.)
Halife, anlayınca zehiri içtiÄŸini,
Çağırdı huzuruna, hemen hizmetçisini.
Dedi: (Hiçbir fenalık yapmamışken ben sana,
Peki, bu ihaneti ne için yaptın bana?
EÄŸer ki doÄŸrusunu söylersen sen bu iÅŸin,
Ceza vermeyeceÄŸim sana ben bunun için.)
Hizmetçi, yaptığına gayet piÅŸman olarak,
Yalvarmaya başladı, yerlere kapanarak.
Dedi ki: (Ey halife, size düÅŸman olanlar,
Bana, bin altın verip, bu işi yaptırdılar.)
Gönderdi bin altını devlet hazinesine.
Ve (Affettim) buyurdu sonra da kendisine.
Zehirin tesiriyle, yataÄŸa düÅŸtü hemen.
Ve kayın biraderi, geldi vefat etmeden.
Halifenin üstünde, mevcut idi bir gömlek.
Ve kayın biraderi, o gömleÄŸi görerek,
Çağırdı yanlarına, hemen hemÅŸiresini.
Dedi ki: (Halifenin, yıka ÅŸu gömleÄŸini.)
Bunu hatırlattı ve sonra gitti evine.
Ertesi gün tekrardan, oraya geldi yine.
Gördü ki, yıkanmamış halifenin gömleÄŸi.
Hemen hemÅŸiresine sordu bu meseleyi.
Dedi ki: (O gömleÄŸi demiÅŸtim yıka diye.
Ve lakin yıkanmamış görürüm, acep niye?)
Dedi: (BaÅŸka gömleÄŸi yoktur ki kendisinin,
Onu giysin üstüne, bunu yıkamak için.)
Hanımın bu cevabı, çok hayret verdi ona.
AÄŸlayıp, gözyaÅŸları aktı yanaklarına.
Halbuki teb'asından, yoktu hiç fakir biri.
Yüksekti her kiÅŸinin, hayat seviyeleri.
Onun dirayetli ve güzel idaresiyle,
Zekat alacak fakir, yoktu bir kimse bile.
Hatta yirmibeÅŸ sene müddetle, bu bir gerçek.
Bir fakir bulunmazdı, yine zekat verecek.
ÖleceÄŸine yakın, dediler: (Hazineden,
Ailene bir ÅŸeyler vasiyet et ölmeden.)
Buyurdu ki: (Ya iyi, salih olur çocuklar,
Ya da, haram işleyen fasık kimse olurlar.
Salih olurlar ise, lüzum yok asla mala.
Zira yardımcı olur, onlara Hak teâlâ.
Yok eÄŸer kötü insan, fasık olacaklarsa,
Onların günahına, yardımcı olmam asla.)
|