Ömer bin Abdülaziz, ölüm hastalığında,
Bir tabip çağırdılar, gelip durdu yanında.
Bakıp sonra dedi ki: (Çok zehir içmiÅŸ bu zat.
Hayatı hususunda, veremem bir teminat.)
AÄŸlamaya baÅŸladı ölüm hastalığında.
Yakın akrabaları bulunurdu yanında.
Dediler: (Ey halife, ne için aÄŸlıyorsun?
Bir mücahid olarak, Rabbine varıyorsun.
Allah’ın yardımıyle, ihya ettin sünneti.
Ve ortadan kaldırdın dindeki her bid’ati.)
Buyurdu: (Çıkacağım Rabbimin huzuruna.
Bu milletin hesabı, sorulacak hep bana.
Bu hesabın altından kalkabilecek miyim?
Ben bunu düÅŸünerek, aÄŸlayıp yaÅŸ dökerim.)
(Beni oturtun) dedi sonra ordakilere.
Ve yüksek bir ses ile, ÅŸöyle dedi bu kere:
(Hakiki mabud, ancak Allahü teâlâdır.
İbadet olunmaya, sırf Onun hakkı vardır.)
Daha sonra, başını çevirdi gök yüzüne.
Ve sevinç gözyaÅŸları, doldu iki gözüne.
Dedi: (Öyle kiÅŸiler görürüm ki ben ÅŸu an,
O gördüÄŸüm kimseler, ne cindir, ne de insan.)
Kelime-i ÅŸehadet getirip hem o saat,
Ruhunu teslim edip, eyledi Hakka vuslat.
Vasiyet etmiÅŸti ki: (Ey Meymun ibni Mihran!
Ben de vardım halife Velid’in öldüÄŸü an.
Yüzünü açıp baktım, siyah idi bir nice.
Sen de, benim yüzüme bak kabrime inince.)
Ömer bin Abdülaziz, vakta ki etti vefat.
Cenaze namazını, kıldı bütün cemaat.
Sonra, cenazesini indirdiler kabrine.
Vasiyeti üzere, baktılar cemaline.
Gördüler, gençliÄŸinden daha nurlu ve parlak.
Sevimli ve güzeldi, gıbta etti cümle halk.
O vefat ettiÄŸinde, çok üzüldü her insan.
GözyaÅŸları içinde, aÄŸladı her Müslüman.
Hatta cenazesinin arkasından, bir rahip,
Üzüntüyle yürüyüp, aÄŸlardı garip garip.
Dediler: (Bu ölen zat, deÄŸildi dininizden.
Sen niçin aÄŸlıyorsun bu gidenin izinden?)
Dedi ki: (Yer yüzünde, bir tane güneÅŸ vardı.
Åžuna aÄŸlıyorum ki, o güneÅŸ ÅŸimdi battı.)
Bir çoban da diyor ki: (DaÄŸda, koyun güderken,
Bir kurt, gelip saldırdı koyunlara aniden.
DüÅŸündüm ki: Herhalde halife etti vefat.
Zira o hayattayken, olmazdı bu vukuat.
Sonradan öÄŸrendim ki, fazla zaman geçmeden:
Ömer bir Abdülaziz vefat etmiÅŸ gerçekten.)
|