Ömer bin Abdülaziz, birkaç arkadaşıyle,
Kabristana uÄŸrayıp, aÄŸladı göz yaşıyle.
Dedi: (Ey kardeÅŸlerim, gördüÄŸünüz kabirler,
Ceddim Emevilere aittir hepsi birer.
Sanki hiç bu dünyaya gelip yaÅŸamamışlar.
Dünya lezzetlerini, sanki hiç tatmamışlar.
Åžimdi toprak altında, hepsi çürümektedir.
Dökülen etlerini, böcekler yemektedir.)
Daha sonra hüzünle, yürüdü az ileri.
Buyurdu ki: (Dün gece, düÅŸündüm ölüleri.
En sevdiÄŸin bir dostun, vefat etse ÅŸu anda,
Üç gün sonra halini, bir görsen mezarında.
GördüÄŸün manzaradan, mutlak nefret ederdin.
Tahammül edemeyip, hatta geri dönerdin.
Zira sen görürdün ki, mezarda kurt ve böcek,
Kemirir bedenini, dayanmaz buna yürek.)
Ömer bin Abdülaziz, sözünü bitirmeden,
DehÅŸete kapılarak, bayılıp düÅŸtü hemen.
Takva sahibi olup, çok ibadet yapardı.
Ahiret derdi ile, gün be gün zayıflardı.
Bir dostu, vakıf olup onun bu ahvaline,
Ziyaretine gelip, sordu ki: (Bu halin ne?)
Cevaben buyurdu ki: (Bu halimde ne var ki?
EÄŸer ömrüm biter de, ölümüm olsa vaki.
Birkaç gün geçtiÄŸinde, gelsen ziyaretime,
Daha çok ÅŸaşırırdın, mezardaki halime.
Görürdün ki, gözlerim yanaklarıma akmış.
Dudaklarım dökülüp, diÅŸlerim açık kalmış.
Yüzüm gözüm bulaÅŸmış, cerahat ve irine.
Karnım ÅŸiÅŸip yayılmış, göÄŸsümün üzerine.
Midem, bağırsaklarım dökülmüÅŸ topraklara.
Yem olmuÅŸ ÅŸu bedenim, böceklere, kurtlara.
Sen şimdi bu halimi hayretle karşıladın.
Mezardaki halimi görseydin, ne yapardın?)
Birine mektup yazıp, buyurdu: (Biraderim,
Günahımdan ötürü, Rabbimden af dilerim.
Allahü teâlânın azabından korkunuz.
Kullara zulmetmekten dahi uzak durunuz.
Kim Cenneti isterse, kaçınsın Cehennemden.
Düzeltsin kendisini henüz ecel gelmeden.)
|