Sıbgatullah Arvasi, ÅŸanı büyük bir veli.
İmanı anlatırdı, cemaate ekseri.
Buyurdu: (Bir kula ki, Rabbimiz verdi iman,
Öyle ise, nedir ki etmedi ona ihsan?
Ve Allah, bir kula ki, imanı vermemiştir,
Böyle olduktan sonra, ne ki ona vermiÅŸtir?
Ayrıca, amentüyü bilip ezberlemekle,
İmanın hakikati, kolayca geçmez ele.
Asıl iman şudur ki, kul, korkarak Allah'tan,
Çok küçük olsa bile, kaçınır her günahtan.)
Bir gün de buyurdu ki: (Olmak için muvaffak,
Tam riayet ediniz iki ÅŸeye muhakkak.
Birincisi ÅŸudur ki, iÅŸlemeyin hiç günah.
Zira günahkârları, muvaffak etmez Allah.
İkincisi duadır, bakın dua almaya.
Gariplerin duası, mühimdir elbet daha.
Kim, bir kulun gönlünü ferahlatırsa eÄŸer,
Yüz senelik teheccüd sevabı elde eder.
Allah dostu olmayı istiyorsa bir insan,
Cömert olup, kullara eylesin daim ihsan.)
Bir kişi anlatır ki: Ben bir ateşperesttim.
O gün çocuklarımı, evlendirecek idim.
Kesildi düÄŸün günü, çok koyun ve inekler.
Yapıldı çeÅŸit türlü, gayet nefis yemekler.
BitiÅŸik bir komÅŸumuz, Müslüman kadın vardı.
Yetim çocuklarına, sıkıntıyla bakardı.
Bu kadın, düÄŸün günü gelerek evimize,
Dedi ki: (Biraz ateÅŸ verir misiniz bize?)
Lakin o, esasında ateÅŸ için gelmemiÅŸ.
Belki yemek veririz, diyerek ümitlenmiÅŸ.
Benimse, müminlere düÅŸmanlığım vardı pek.
Gönderdim onu geri, hiçbir ÅŸey vermeyerek.
Bir kaç kere gelince kadın ateÅŸ almaya,
Çalıştım o kadının halini anlamaya.
Dehlizdeki deliğe yaklaşıp kulak verdim.
Yetimciğin sesini, kulağımla dinledim:
(AnneciÄŸim ne olur, son bir defa gidiver.
Belki bu gidiÅŸinde, biraz yemek verirler.)
Annesi diyordu ki: (Ey benim güzel yavrum!
Üç sefer gidip geldim, artık utanıyorum.)
GördüÄŸüm bu acıklı manzara üzerine,
Bir sofra hazırlayıp, gönderdim evlerine.
Girdim yine dehlize, gözledim hallerini.
Yetimlerin küçüÄŸü, kaldırdı ellerini:
(Ya Rab, nasıl o bize ettiyse ikram, izzet,
Sen de o komşumuzu, İslam ile aziz et.)
Yemin ediyorum ki, bu duası bitmeden,
Hidayet geldi bana, deÄŸiÅŸti kalbim hemen.
Şehadeti getirip, girdim İslam dinine.
Kurtuldum yetimlerin duası hürmetine.
|