Åžems-i Tebrizi ile Mevlana hazretleri,
Bir odada, günlerce sürerken sohbetleri,
Bazıları bu iÅŸi hiç hazmedemediler.
Åžems hakkında, uygunsuz kelamlar söylediler.
Dediler: (Ne zaman ki, Konya’ya geldi bu zat.
Mevlana, bize artık hiç etmiyor iltifat.
Gönlünü, tamamiyle verip o Tebrizliye,
Unuttu baÅŸkasını, sırt çevirdi hem bize.)
Åžems-i Tebrizi dahi iÅŸitti bu sözleri.
Böyle söyleyenlere incindi gönülleri.
(Konya’dan ayrılmanın zamanı geldi) deyip,
Åžam’a gitti aniden, ona veda eyleyip.
Çok üzüldü Mevlana onun bu gidiÅŸine.
Åžiddetle düÅŸtü onun ayrılık ateÅŸine.
Onun firakı ile aÄŸlıyordu ruz-ü ÅŸeb.
(Åžems! Åžems!) diye söylenip, göz yaşı dökerdi hep.
Kasideler düzerdi bu firak ateÅŸiyle.
Büsbütün dertli oldu, onun bu gidiÅŸiyle.
Göz yaÅŸlarıyla dolu, mektuplar yazıyordu.
Birbiri arkasına, Åžam’a gönderiyordu.
(Åžems’i gördüm) deseydi ona gelip bir kimse,
Çok fazla hediyeler verirdi o kimseye.
Velhasıl bu ayrılık, aylar sürdü böylece.
Onun hasreti ile, aÄŸlardı gün ve gece.
Artık dayanamayıp, verdi ki ÅŸöyle karar:
OÄŸlu Sultan Veled’i göndersin Åžam’a kadar.
Hemen onu çağırıp, buyurdu ki: (Evladım!
Åžems’in ayrılığına hiç kalmadı takatım.
Åžimdi arzum ÅŸudur ki, derhal Åžam’a gidesin.
Onu alıp, acele Konya'ya getiresin.
Ey oÄŸlum dinle beni, Åžam’a vardığın anda,
Onu, genç birisiyle göreceksin bir handa.
Arz eyle kendisine selam ve hürmetimi.
Ve onun firakıyle ne hale geldiğimi.
De ki: Siz ayrılınca, babam çok kaldı yalnız.
Yakıyor yüreÄŸini sizin bu firakınız.
İstirhamım ÅŸudur ki, kırmayın beni lütfen.
TeÅŸrif edip, kurtarın onu bu üzüntüden.)
Babasının bu emri üzere Sultan Veled,
Hazırlığını yapıp, yola çıktı nihayet.
Åžam’a varıp, bir hana girince sabah erken,
Gördü genç birisiyle onu sohbet ederken.
Yanlarına yaklaşıp, buyurdu ki: (Efendim!
Size, çok selam ile hürmet eder pederim.
Sizin firakınızla öyle bir haldedir ki,
Artık hiç kalmamıştır tahammülü, takati.
Avdet buyurursanız Konya’ya ÅŸimdi eÄŸer,
O da, bu hasretlikten kurtulur, rahat eder.)
|