Sultan Abdülmecid Han devr-i saltanatıydı.
DerviÅŸ Bey diye bir zat, Müküs kaymakamıydı.
Bu kiÅŸi, her nasılsa bir suç iÅŸlediÄŸinden,
Erzincan müÅŸirince, alındı vazifeden.
Hatta yakalanarak, hapsedilmesi için,
Emir çıkarılmıştı hakkında bu kiÅŸinin.
Bu zatın hatırına geldi ki bu esnada:
Seyyid Fehim namında bir veli var Arvas’ta.
Gidip arzeyledi ki: (Böyle böyle durumum.
Alındım vazifeden, evet, vardı kusurum.
Velakin piÅŸman olup, tövbe ettim halisen.
Dileğim, af olunup kurtulmaktır hapisten.
Bir mektup yazsanız da Erzincan müÅŸirine,
Af edip, vazifeme gönderse beni yine.)
Seyyid Fehim, DerviÅŸ’i dinleyip biraz daha,
Buyurdu: (Hayattadır pirimiz Seyyid Taha.
Bizim böyle iÅŸlere girmemiz uygun olmaz.
Sen gidip bu derdini, o büyüÄŸe eyle arz.)
DerviÅŸ Bey (Peki!) deyip, geldi hemen Nehri'ye.
Arz etti vaziyeti Taha-yı Hakkari’ye.
Seyyid Taha, evvela dinledi bu kiÅŸiyi.
Buyurdu ki: (Üzülme, hallederiz bu iÅŸi.)
Ve bir mektup yazarak Erzincan müÅŸirine,
Buyurdu: (Yardımcı ol DerviÅŸ Bey’in iÅŸine.)
Derviş Bey, o mektubu alıp soktu koynuna,
Ve hemen revan oldu Erzincan’ın yoluna.
UlaÅŸtı gece vakti, Erzincan’a nihayet.
Gördü ki, karanlığa tam gömülmüÅŸ vilayet.
DüÅŸündü: Bu gecelik, bir otele ineyim.
Yarın sabah erkenden, MüÅŸirle görüÅŸeyim.
Ve hemen bir otele doÄŸru yürüdüÄŸünde,
Gördü ki, iki memur bekler kapı önünde.
Meğer her bir otelde, ikişer memur varmış.
MüÅŸirin emri ile, onu bekliyorlarmış.
Ve ona sordular ki: (DerviÅŸ Bey siz misiniz?)
(Evet, benim) deyince, dediler: (HoÅŸ geldiniz.)
Çok hürmet göstererek dediler ki: (Efendim!
Buyurunuz, biz sizi müÅŸire götürelim.)
(Peki!) deyip, vardılar müÅŸirin konağına.
MüÅŸir gelip sarıldı, DerviÅŸ Bey'in boynuna.
Dedi ki: (Seyyid Taha, bugün sekiz gecedir,
Rüyada, bu fakire verir ki ÅŸöyle emir:
Sana gönderiyorum çok sevdiÄŸim bir kiÅŸi.
Acele hallediver ne ise müÅŸkil iÅŸi.)
DerviÅŸ Bey, mektubu da arz etti kendisine,
Okuyup, bir telgraf çekti ilgilisine.
Böylelikle anında suçu bağışlanarak,
Eski vazifesine döndü serbest olarak.
|