Ubeydullah-ı Ahrar, üstadına az hizmet,
Ederek almış idi, ondan mutlak icazet.
Üç ay gibi zamanda, iÅŸinin bittiÄŸini,
Görüp, Yakub Çerhi’den sordular hikmetini.
Buyurdu: (Onun gibi gelseydi her kim ÅŸayet,
Onlar da, böyle çabuk alırlardı icazet.
Yağını, fitilini hazırlamış o kişi.
Biz, yalnız yakmak için, verdik ona ateÅŸi.)
Üç ay hizmet edince, kalbine nurlar doldu.
Yirmidokuz yaşında, veliyyi kâmil oldu.
Üstadından ayrılıp, döndü memleketine.
Ziraatle uÄŸraşıp, çok mal girdi eline.
O kadar bereketli oldu ki mahsulleri,
Binüçyüzden ziyade var idi çiftlikleri.
Amele çalışırdı herbirinde üçer bin.
Her çiftliÄŸe, ayrıca vekiller etti tayin.
Anbarına giren ÅŸey, çok bereketlenirdi.
Bir yılda, sekizyüz bin batman uÅŸur verirdi.
Bu kadar zengin iken Ubeydullah-ı Ahrar,
Kalbinde, mal sevgisi yok idi zerre kadar.
Herkese, o kadar çok yapardı ki bol ihsan,
Onun yaptığı gibi, yapamazdı her insan.
Rahat etmesi için, kendisinden gayrisi,
Her türlü meÅŸakkati, yüklenirdi kendisi.
Tanıdık tanımadık, dost düÅŸman ayırmadan,
Herkesin yardımına, koşuyordu durmadan.
Öyle fazla idi ki yardımı fakirlere,
İyilik ve ihsanı, destan oldu dillere.
Derdi ki: (Tasavvufla, yoktu benim bir ilgim.
Yoktu hem evliyalık hususunda bir bilgim.
Tasavvuf kitabı da, okumuÅŸ deÄŸilim hiç.
Yoktu baÅŸka hasletim, sadece bir ÅŸey hariç.
Hak teâlâ, bir haslet ihsan etmiÅŸ ki bana,
Koşardım darda kalan kulların yardımına.
Ayırmazdım dost-düÅŸman, hatta kâfir-Müslüman.
Herkese hizmet için, can atardım her zaman.
Bu huyum sebebiyle, lütfetti Hak teâlâ,
Tasavvufta derecem, herkesten oldu a’la
Çok severim hizmeti, budur yaratılışım.
Mesela medresede vardı üç arkadaşım.
Hasta oldu üçü de, kaybedip sıhhatini.
Ben aldım üzerime, onların hizmetini.
Sonra, hastalıkları bana etti sirayet.
Buna rağmen, severek yapardım yine hizmet.
Zira bu iÅŸ, katiyen deÄŸil benim elimde.
Yardım etme hasleti, mevcuttur hilkatimde.)
|