Bir perÅŸembe gününde, Ubeydullah-ı Ahrar,
(Atımı hazırlayın!) buyurup kalktı derhal.
ÖÄŸleden sonra idi, bindi beyaz atına.
Semerkant’tan, süratle gitti gün batısına.
Bazı talebeleri, onu takib ettiler.
Velakin Semerkant’ı geçince o kimseler,
(Siz burada kalınız!) deyip talebelere,
Sürdü kendi atını, süratle ilerlere.
AkÅŸam vakti, evine dönünce tekrar geri,
Nereye gittiÄŸini sordu talebeleri.
Buyurdu: (Türk sultanı, padiÅŸah Muhammed Han,
Åžiddetle savaşırken küffârla dün bu zaman,
Bizden yardım istedi, ona gittim hız ile.
Zafer müyesser oldu, Allah’ın izni ile.)
Hace Ubeydullah’ın mahdumu Abdülhadi,
Der ki: Anadolu’ya gittiÄŸimde ben dahi,
Sultan Muhammed Han’ın evladı Bayezid Han,
Osmanlı devletinde padişahtı o zaman.
Beni davet ederek, dedi: (Ey Abdülhadi!
Babanın ÅŸemaili ÅŸöyle ÅŸöyle mi idi?
Beyaz atı var mıydı?) diye sordu o zaman.
Dedim ki: (Evet vardı, binerdi ona bazan.)
Sonra dedi: (Pederim, sultan Muhammed Han da,
Derdi ki: İstanbul’u fethedeceÄŸim anda,
Bir perÅŸembe gününde, cenk kızıştığı zaman,
Yardım talep etmiÅŸtim, Ubeydullah Ahrar’dan.
O an beyaz atıyla, bir zat geldi yanıma.
En sıkışık bir anda, yetişti imdadıma.
Onun gelmesi ile, hücuma geçti erler.
Allah’ın izni ile, zafer oldu müyesser.)
Ubeydullah-ı Ahrar buyurdu: (Dinde cihad,
Sıkıntılı bir iÅŸtir, onun için sabır ÅŸart.
Sabredenler kazanır, hizmette kızmak olmaz.
EÄŸer öfke olursa, muvaffak olunamaz.
Kötülük edene de, yapmalıdır iyilik.
Hakiki mümin olan, yapamaz çünkü kemlik.
Kim böyle davranırsa, bulur rahat ve huzur.
Hatta ömrü uzayıp, bedeni sıhhat bulur.)
Bir gün de buyurdu ki: (Daima affedelim.
İnsanların aybını, ifşa eylemeyelim.
Kim örtücü olursa kulların günahını,
Allah da, kıyamette örter onun aybını.
Nasıl davranmasını istersen Rabbin sana,
Sen dahi öyle davran, dünyada her insana.
Merhametli olursak, merhamet olunuruz.
EÄŸer zulüm yaparsak, biz de zulüm buluruz.
Müslüman, mütevazı, alçak gönüllü olur.
Böyle davrandıkça da, bulur rahat ve huzur.)
|