Zünnun-i Mısri var ki, evliya-yı kiramdan,
Allah korkusu ile, kaçardı her haramdan.
İnsanlar, akın akın koşuyordu sohbete.
Sayesinde çok kiÅŸi kavuÅŸtu hidayete.
Lakin bir genç vardı ki, cahil olduÄŸu için,
Bu veliye, hasetlik ederdi için için.
Hem inkâr ediyordu onun büyüklüÄŸünü.
Hem de kötülüyordu, bilmiyordu sözünü.
Zünnun, bunu sezmiÅŸti, onun hareketinden.
Lakin bir ÅŸey demedi, ona merhametinden.
Ona dahi acıyıp, o veliler büyüÄŸü,
Çıkarıp verdi ona, bir kıymetli yüzüÄŸü.
Buyurdu: (Götür bunu, ÅŸu çarşı esnafına.
Sor ki, ne veriyorlar acaba onlar buna?)
O genç aldı yüzüÄŸü, dolaÅŸtı dükkan dükkan.
Ve lakin o yüzüÄŸe, olmadı dönüp bakan.
Esnaftan hiç bir talip çıkmayınca yüzüÄŸe,
Geri dönüp söyledi, durumu bu veliye.
Buyurdu ki: (Evladım, öyle ise bu defa,
Götürüp göster bunu, kuyumcu ve sarrafa.)
O genç, bu olanlardan bazı ÅŸeyler sezerek,
Bilcümle sarraflara, arz eyledi gezerek.
Aldığı cevaplardan, ÅŸaÅŸkına dönüyordu.
Zira ona, her biri çok deÄŸer veriyordu.
Geri dönüp dedi ki: (Bütün mücevherciler,
Bin altının üstünde, buna deÄŸer biçtiler.)
Buyurdu: (Anladın mı bu işin hikmetini?
Demek ki, ehli anlar her şeyin kıymetini.
Hiç deÄŸer vermez iken bu yüzüÄŸe o esnaf,
Bin altın deÄŸer biçti halbuki buna sarraf.
Nasıl ki gül çekerse, bülbülün ilgisini,
Sadece ehli anlar tasavvuf bilgisini.
Bu ilimde, vardır ki öyle kıymet ve ÅŸeref,
Onu, ehil olmayan anlayamaz maalesef.
Kıymetini bilenler, demeyip uzak yakın,
Bu ilmi almak için, koÅŸuyor akın akın.
Bir kimse bilmiyorsa, bu ilmin kıymetini,
Tutması lazım gelir hiç olmazsa dilini.)
Genç, Zünnun-i Mısri’den bunları iÅŸitince,
Utandı, mahcup oldu, düÅŸündü ince ince.
Dedi: (Bu sözleriniz, etti bana hayli kâr.
Silindi tamamiyle kalbimdeki o inkâr.)
Buyurdu: (İşin başı, evliyaya muhabbet.
Allah'ın dostlarını sevmeye eyle gayret.
Onların hürmetine, yağıyor yaÄŸmur ve kar.
Ve onların kalbinden, kalblere feyiz akar.
Muhabbet bağı ile, kalbini, kalblerine,
Bağla ki, aksın o nur senin dahi kalbine.
Onlara, ne kadar çok besler isen muhabbet,
Kalbine, o kadar çok akar feyiz, bereket.)
|