Ana Sayfa >  Peygamberler > Ãœzeyr aleyhisselam
Yazıcı   Yazı boyutunu     

Üzeyr aleyhisselam

Ya peygamber, yahut da evliyadan, büyük zat.
Zira NebiliÄŸine, Kur’anda yok sarahat.

Küçük yaÅŸta öÄŸrenip, ezberledi Tevrat’ı.
Kudüs’te yaÅŸadı ve orda oldu vefatı.

İsrail oğulları, ilahi emirlere,
Göz yumup, uymayınca birçok Peygamberlere,

Cezalandırmak için, Hak teâlâ onları,
Bela etti o kavme zalim Buhtunnasar’ı.

Babil'in hükümdarı olan bu Buhtunnasar,
Ordusuyla saldırıp, yaptı çok zulüm, hasar.

Kudüs’ü de istila eyleyip, etti harap.
Savunmasız millete, verdi elem, ızdırap.

Mescid-i Aksa’yı da eyledi yer ile bir.
Çoklarını öldürüp, gençleri etti esir.

Hazret-i Uzeyr dahi, esirler içindeydi.
Buhtunnasar, Kudüs’ten Babil’e geri geldi.

Uzeyr Nebi, Babil’de esir kaldı bir müddet.
Lakin çok isterdi ki, Kudüs’e etsin avdet.

Elli yaşındaydı ki, nihayet verdi karar.
Merkebine binerek, Babil’den etti firar.

Kudüs yakınlarında buldu sonra kendini.
İnerek, bir ağaca bağladı merkebini.

Nazar etti etrafa, gördü ki, koca ÅŸehir,
Viraneye çevrilmiÅŸ, oldu çok müteessir.

Karnı da acıkmıştı, çok yorgun idi zaten.
Biraz incir ve üzüm kopardı o bahçeden.

İncirden biraz yiyip, üzüme geldi sıra.
Onları da sıkarak, yaptı taze bir şıra.

Ondan dahi içerek, bir tefekküre daldı.
Yıkılmış hanelere, harap yollara baktı.

İnsanların, çürümüÅŸ ten ve kemiklerine,
Bakıp, ÅŸöyle söylendi bir an kendi kendine:

(Böyle harab olmuÅŸken, bu beldenin her yeri,
Nasıl ihya edecek, Hak teâlâ bu yeri?)

O böyle düÅŸünürken, uykuya daldı birden.
Kabzetti hak teâlâ, ruhunu bedeninden.

Ve lakin Allah onun, aldıysa da ruhunu,
İnsanlardan, yüz sene gizledi vücudunu.

ÖlmüÅŸ olduÄŸu halde Uzeyr aleyhisselam,
Bu kadar yıl, bedeni, kalmıştı sapasağlam.

Yüz sene hitamında, Hak teâlâ, Uzeyr’i,
Diriltip, kendisine gönderdi bir meleÄŸi.

(Ne kadar zaman geçti?) diye sordu o melek.
Dedi ki: (Bir gün veya daha az olsa gerek.)

Çünkü uyuduÄŸunda, olmuÅŸtu yeni gündüz.
Dirilince baktı ki, batmamış güneÅŸ henüz.

Melek dedi: (Ya Uzeyr, yüz yıl geçti aradan.
Bak, yiyeceklerin de, duruyor bozulmadan.)

Baktı, incir ve üzüm taptaze duruyorlar.
Dalından yeni kopmuş gibiydi hem de onlar.

Merkebine baktı ki, hep çürümüÅŸ etleri.
Birbirinden ayrılıp, toz olmuş kemikleri.

Melek dedi: (Merkebin çürümüÅŸ, bitmiÅŸ, ancak,
Hak teâlâ, yeniden bak nasıl yaratacak?)

Uzeyr aleyhisselam, bakarken merkebine,
Dirilip, yürümeye baÅŸladı hemen yine.

Dedi ki: (Ben elbette biliyorum pekala.
Åžüphesiz ki her ÅŸeye kadirdir Hak teâlâ.)


Onu tanımadılar

Uzeyr aleyhisselam, dirilen merkebine,
Binerek, geldi yine Kudüs vilayetine.

Lakin tanıyamadı insanları, evleri.
Zira yüz yıl geçmiÅŸti ayrıldığından beri.

Eski mahallesinin, tahmin edip yerini,
Bir sokaÄŸa girerek, durdurdu merkebini.

Bir hanenin önünde, bir kadın gördü, fakat,
Gözleri ama idi, eli ayağı sakat.

Sordu ona: (Uzeyr’in eski evi nerdedir?)
Eliyle göstererek, dedi: (İşte ÅŸu evdir.

Ben dahi yüz yıl önce onun hizmetçisiydim.
Tekrar geleceÄŸine yok artık hiç ümidim.)

Ağlamaya başladı Uzeyr de o aralık.
Buyurdu: (Ben Uzeyr’im, yurduma döndüm artık.)

Lakin o inanmadı, düÅŸündü ki hemence:
Ben nasıl inanayım Uzeyr diye bu gence?

Derhal kabul olurdu Uzeyr’in her duası.
Åžimdi çıkar meydana doÄŸruysa iddiası.

Dedi: (Sen Uzeyr isen, dua et de bakayım.
Gözlerim açılsın ve tutsun elim ayağım.)

Uzeyr aleyhisselam dua etti Rabbine:
(Ya Rabbi, bu kadının şifa ver her derdine.)

Kadının kör gözleri, iyi oldu bir anda.
Ve canlılık hissetti el ve ayaklarında.

Buna çok sevinerek, koÅŸtu hemen evine.
Söyledi bunu diÄŸer aile fertlerine.

Onsekiz yaşındaki oğlu da, o zamanlar,
Yüzonsekiz yaşında olmuÅŸtu bir ihtiyar.

Ak saçlı, pir-i fani haldeki o evladı,
Gelip gördü ise de, onu tanıyamadı.

Dedi: (Bakın sırtına, Hilal gibi beyaz bir,
Ben varsa, anlayın ki hakikaten Uzeyr’dir.)

Uzeyr aleyhisselam kaldırdı gömleÄŸini.
Aile fertlerinin hepsi gördü o ben’i.

O zaman bildiler ki, Uzeyr’dir hakikaten.
Åžehir ahalisi de duydular bunu hemen.

Sevinç ve heyecanla yanına seÄŸirttiler.
Baktılar, yüz yıl önce nasılsa, aynı Uzeyr.

Ve lakin doğru yoldan ayrılıp o insanlar,
Azıp sapıtmışlardı iyice o zamanlar.

Uzeyr Nebi, onlara eyledi çok nasihat.
Onun öÄŸütlerini tutmadı kimse fakat.

Dediler: (Sen, Tevrat’tan söylüyorum diyorsun.
Buhtunnasar, onları yakmıştı biliyorsun.

Åžu anda yeryüzünde Tevrat’tan yokken eser,
Bize, senin sözlerin asla olmaz muteber.)

Onlardan bir tanesi dedi ki: (Filan daÄŸda,
Tevrat'ın bir nüshası gömülüdür ÅŸu anda.)

Çıkarıp getirdiler o nüshayı acilen.
Dediler ki: (İmtihan edelim onu hemen.)

Ezberden okuyunca Uzeyr aleyhisselam,
Baktılar, okuduÄŸu, Tevrat’ın aynısı tam.

Dediler ki: (İçinde, baÅŸka ÅŸey var bu iÅŸin.
Zira bu, mümkün deÄŸil normal bir insan için.

Yüz yıl geçtiÄŸi halde, okuduÄŸu doÄŸrudur.
Öyleyse ÅŸüphe yok ki, o, Allah’ın oÄŸludur.)

Uzeyr aleyhisselam, nasihat ettiyse de,
Ve lakin o ahmaklar, inanmadı yine de.
 
Geridön
 
 
Klavye
 
Güncelleme Tarihi
16.12.2025
Sitemizdeki bilgiler, bütün insanların istifadesi için hazırlanmıştır. Orjinaline sadık kalmak şartıyla, izin almaya
gerek kalmadan, herkes istediği gibi alıp istifade edebilir.

Hosted by İhlas Net
Ziyaretçi Sayısı