Ne zaman ki halife oldu Ömer bin Hattab,
MaaÅŸ tayin ettiler bir miktar ona eshab.
Ama, yine düÅŸerdi maddi sıkıntılara.
Sahabe, çare için toplandılar bir ara.
Dediler: (Arz etsek de bu durumu Ömer'e,
Maaşını, bir miktar arttırsak hale göre.)
Ali bin Ebi Talip, bir de Zübeyr bin Avvam,
Söylemeye giderken Halifeye bunu tam,
Gördü hazret-i Osman bu iki sahabiyi.
Dedi: (Bilmez misiniz acaba siz Ömer'i?
Zannetmem ki yanaşsın, işbu teklifinize.
Belki de celallenip, kızacaktır o size.
Ama, kızı Hafsa'ya söyletirseniz eÄŸer,
Onun hatırı için, inÅŸallah kabul eder.)
Onun bu ikazını, onlar da makul görüp,
Hafsa’nın hanesine gittiler yoldan dönüp.
Girip izah ettiler Hafsa’ya önce bunu.
Dediler: (Sakın deme hiç bizden duyduÄŸunu.)
Kızı hazret-i Hafsa, gelerek pederine,
Arz etti çekinerek, bunu kendilerine.
Lakin hazret-i Ömer celallendi çok buna.
Buyurdu ki: (Ey kızım, kim dedi bunu sana?)
Dedi ki: (Babacığım, almadan cevabını,
Söylemeye korkarım o zatların adını.)
Duydu hazret-i Ömer bunu kerimesinden.
Üzülüp, ÅŸu suali yöneltti ona hemen:
(Ey kızım, söyle bana adı için Allah'ın,
Kaç tane elbisesi vardı Resulullahın?)
Dedi ki: (Babacığım, biliyorum iyice.
İki kat elbisesi mevcut idi sadece.
Onlarla karşılardı yabancı elçileri.
Ve onlarla okurdu, Cumada hutbeleri.
Buyurdu ki: (Ey kızım, doÄŸrusunu söyledin.
En kıymetli yemeği ne idi o Serverin?)
Dedi: (Umumiyetle yerdik arpa ekmeÄŸi.
Onu ikram ederdik başkalarına dahi.)
Sordu yine: (Ey kızım, Allah'ın Resulünün,
En geniÅŸ ve en rahat yaygısı neydi o gün?)
Dedi: (Kaba kumaştan vardı ki bir sergimiz,
Yazın dört kat edince, olurdu minderimiz.
Kışın da, yarısını yayardık altımıza.
DiÄŸer yarısını da, çekerdik sırtımıza.)
Buyurdu ki: (Ey kızım, onlara git de söyle.
Seni göndermesinler bir daha bana böyle.
Dünyada yaÅŸayışı böyleyken Peygamberin,
Yakışır mı, hayatı baÅŸka olsun Ömer'in?
Ey kızım, Peygambere uymazsa baban eğer,
Yarın Onun yüzüne nasıl bakar bu Ömer?) |