Hazret-i Hasan ile Hüseyin, bir gün yine,
Emr-i maruf yaptılar yaÅŸlıca bir mümine.
Åžöyle ki, bir Müslüman, elli altmış yaşında,
Bir gün abdest alırdı, bir çeÅŸmenin başında.
Hasan ile Hüseyin, onu görüp durdular.
Ve abdest alışını seyire koyuldular.
Gördüler ki, abdesti adab ve erkaniyle,
Almıyordu, bu yüzden üzüldüler haliyle.
Beklediler, o kiÅŸi bitirdi abdestini.
Ona, ÅŸöyle verdiler abdest alma dersini:
Önce selam vererek, yanına yaklaÅŸtılar.
Dediler ki: (Bey amca, sizden bir ricamız var.
Hangimiz doğru abdest alıyoruz diye biz,
Aramızda az önce, bahse girdik ikimiz.
Ve lakin bir hakeme ihtiyaç oldu elbet.
Siz yaÅŸlı, tecrübeli bir kiÅŸisiniz gayet.
Birer abdest alalım ikimiz ayrı ayrı.
Hangisi daha doğru, siz verin bu kararı.
Bakalım ki, bu bahsi hangimiz kazanacak?
Sizin hakemliÄŸiniz, buna ölçü olacak.)
Sonra da, şartlarına eyleyip tam riayet,
Aldılar ikisi de mükemmel birer abdest.
Dikkat etti ihtiyar onların abdestine.
Vakıf oldu böylece iÅŸin hakikatine.
Dedi: (İkinizin de, çok doÄŸru abdestiniz.
Nasıl abdest alınır, bana da öÄŸrettiniz.
Ben, bu yaşıma kadar, almışım noksan abdest.
Bütün edeblerine etmemiÅŸim riayet.
Åžimdi, sizden öÄŸrendim doÄŸrusunu bu iÅŸin.
Çok teÅŸekkür ederim sizlere bunun için.)
Çocukların bu üstün edep ve akılları,
Şaşırttı, hayran etti onlara ihtiyarı.
Hem hazret-i Hüseyin, abdeste kalktığında,
Titremeye başlardı her azası anında.
Yani benzi sararır ve titrerdi korkudan.
Bu halin sebebini, birisi sordu ondan.
O dahi buyurdu ki cevaben o sorana:
(Bilir misin ki, kimin çıkarım huzuruna?
Allah'ın huzuruna çıkacağım birazdan.
Benzimin sararması ve korkum işte bundan.)
Yine bu göz nurumuz, namaza kalktığında,
Titrerdi seccadenin üstünde durduÄŸunda.
Namaz vakti gelince, hazret-i Ali dahi,
Allah korkusu ile titrer ve der idi ki:
(Rabbimiz, bu kulluÄŸu, daÄŸlara arz etmiÅŸtir.
Onlar, bunu almaktan imtina eylemiÅŸtir.
Bu ağır emaneti, yüklendi sonra insan.
Bunu hakkıyla yapmak, olur mu kolay, asan?)
|