O Hazret-i Ali ki, dördüncü halifedir.
Bilcümle evliyanın baÅŸ tacı, seyyididir.
Babası Ebu Talip, Fatıma’dır annesi.
DoÄŸmuÅŸ idi hicretten yirmiüç yıl öncesi.
Fatıma Hatun der ki: Bir gün tavaf yapardım.
Bir doğum sancısıyla birden rahatsızlandım.
Allah’ın Resulü' de yakınımdaydı o an.
Halimi arz eyledim kendisine o zaman.
Ve rica eyledim ki: (Ya Muhammed-ül emin!
OÄŸlum olması için, bana dua eyleyin.)
Buyurdu ki: (Ederim ve lakin bir ÅŸart ile.
EÄŸer oÄŸlan olursa, söz ver bana vermeye.)
Dedim ki: (Ben ve zevcim, size söz veriyoruz.
DoÄŸacak oÄŸlumuzu, sana nezrediyoruz.)
O zaman dua edip, buyurdu: (Durma daha.
Tavafını bitirip, gir hemen Beytullaha.)
Ben Kâbe’ye girerek, dua ettim hem dahi:
(Bana, hayırlı oğul ihsan et ya ilahi!)
Geldi hazret-i Ali bu dünya âlemine.
Konuldu adet üzre bir beÅŸiÄŸin içine.
Ebu Talip, oÄŸlunun görmek için yüzünü,
Kaldırmak isteyince yüzünün örtüsünü,
Çocuk, hemen kuvvetle yapışıp örtüsüne,
Müsaade etmedi ki, bir an baksın yüzüne.
Fatıma da emzirmek istediyse de, fakat,
Bir müddet, ona dahi etmedi muvafakat.
Åžaşırdılar çocuÄŸun bu hali nedir? diye.
Az sonra, Resulullah teÅŸrif etti haneye.
Onlar Onu görünce, bir hayli sevindiler.
(Ya Muhammed-ül emin, safa geldin!) dediler.
Resulullah, beşiğin yanına vardığında,
Nur çocuk, mışıl mışıl uyurdu yatağında.
Lakin Resulullahın alınca kokusunu,
Örtüsünü kaldırıp, ilk defa gördü Onu.
Neşelendi, sevindi ve atıldı Resule.
Sanki ÅŸöyle diyordu lisan-ı hali ile:
(Çok ÅŸükür nail oldum devlet-i didarına.
Açmadım hiç yüzümü, senden gayrılarına.
Henüz beni görmeden validemle pederim,
İstedim sen göresin, buydu benim emelim.)
O Server, onu alıp mübarek kucağına,
Ezan ve ikameti okudu kulağına.
(İsmini ne koydunuz?) diye sual edince.
Dediler ki: (Senindir, koy arzu ettiÄŸince.)
Buyurdu: (Madem bana havale edersiniz,
Ali koymak isterim, muvafık mı dersiniz?)
Fatıma arz etti ki: (Gaibden bana dahi,
Bu ismi vermemizi demiÅŸti biri sahi.)
|