Hicrette, o Resulle, hazret-i Ebu Bekri,
Asla bulamayınca o KureyÅŸ kâfirleri,
Çaresizlik içinde, bir yerde toplandılar.
GörüÅŸüp, bu hususta, yeni karar aldılar.
Dediler ki: (Onları, kim nerede görürse,
Ve hemen yakalayıp, acilen öldürürse,
Yahut esir alırsa diri yakalayarak,
Yüz deve alacaktır, o mükafat olarak.)
Süraka bin Malik de, duydu bu yüz deveyi.
DüÅŸündü: Yüz deveye, malik olmak ne iyi.
O böyle düÅŸünürken, biri tutup kolundan,
Dedi ki: (İki kişi, gider sahil yolundan.
Halen falan tepeye, belki eriÅŸmiÅŸlerdir.
Zannederim gidenler, aranan kiÅŸilerdir.)
Bindi hemen atına, bir anda uzaklaştı.
Az sonra, Resul ile Ebu Bekre yaklaştı.
Hücum edecekti ki arkadan o Servere,
Atı tökezlenerek, aniden düÅŸtü yere.
Yüz devenin hırsıyla, tekrar bindi atına.
Bundan ibret almayı, getirmedi aklına.
Yaklaştı tekrar yine, Sıddıkla Peygambere.
Bu hal, çok korku verdi hazret-i Ebu Bekre.
Dedi: (Ya Resulallah, düÅŸman geldi arkadan.
Korkarım hazretine bir zarar gelir ondan.)
Buyurdu ki: (DüÅŸmandan korkma ya Eba Bekir!
Zira Dost, her saniye bizimle beraberdir.)
Sonra dua buyurdu: (Ya ilahel âlemin!
Süraka’nın ÅŸerrinden, sen bizi eyle emin.)
O anda Süraka da, yaklaÅŸmıştı ki, birden,
Atının ayakları, kuma battı aniden.
O zaman vakıf oldu işin hakikatine.
Yalvardı can havliyle, Allah’ın Habibine.
Dedi: (Şimdi inandım, sen, elbet Peygambersin.
Beni bu felaketten, sen kurtarabilirsin.)
O zaman Resulullah, eyledi şu duayı:
(Ya Rab, doÄŸru diyorsa, halas et Süraka’yı.)
Bir anda kurtularak, çıktı kumun içinden.
Ve yanında ne varsa, Resule verdi hemen.
Lakin kabul etmeyip, buyurdular ki ona:
(İhtiyacım yok benim asla senin malına.
İstediğim şudur ki, gizleyesin yerimi.
Kimseye demiyesin, bu yoldan gittiÄŸimi.)
Süraka (Peki!) deyip, döndü hemen geriye.
Aynı yoldan giderken, rastladı çok kimseye.
Derdi ki: (Buralarda, onları çok aradım.
Nam ve nişanlarının izine rastlamadım.)
Onlar dahi, (Süraka doÄŸru söylüyor) diye,
Atlarını çevirip, dönerlerdi geriye.
|