KomÅŸusundan birkaçı, hazret-i Ebu Bekrin,
Hanesinin önünden geçerken sabahleyin,
CiÄŸer kebap kokusu duydular o haneden.
Bu kokuyu alınca, düÅŸündüler ki hemen:
Bu, bir kebap kokusu, demek ki Ebu Bekir,
Evde, ciğer kebabı pişirmiş yemektedir.
Derhal Resulullahın hanesine geldiler.
Olanları anlatıp, haberdar eylediler.
Dediler: (Ey Allah’ın sevgili Peygamberi!
Ebu Bekir, evinde kebap yapmış ciğeri,
Kendisi yalnız yer de, bize hiç haber vermez.
O ciğer kebabından, bize de ikram etmez.
Böyle yapmamalıydı, darıldık ona biraz.
Geldik ki, bu durumu eyleyelim size arz.)
İltifat eylemedi Resulullah buna pek.
Buyurdu ki: (Bu işte, yanlışlık olsa gerek.
Yalnız yemez evinde, o, ciğer kebabını.
Kebap yiyecek olsa, gözetir ahbabını.
Ebu Bekir hakkında, böyle düÅŸünmeyiniz.
Muhakkak bir şey vardır sizin bilmediğiniz.
Yine kebap kokusu duyarsanız evinden,
Haber verin, birlikte gidelim ona hemen.)
Bir gün haber verdiler Resulullaha yine.
Gittiler hep birlikte, Ebu Bekrin evine.
Koku vardı ve lakin, kebabı görmediler.
Durumu görünce de, taaccüp eylediler.
Peygamber efendimiz, sordu: (Ya Eba Bekir!
Evde kebap piÅŸirip yermiÅŸsin, öyle midir?
Åžimdi sana geldik ki, durum nedir, bilelim.
Ve bu iÅŸin aslını, biz senden öÄŸrenelim.)
Ebu Bekr, hayret edip, verdi ki şu cevabı:
(Ama ben hiç yemedim, evde ciÄŸer kebabı:
Evde kebap kokusu var ise, bu, doÄŸrudur.
Bu, kendi ciÄŸerimin kavrulmuÅŸ kokusudur.)
Ona sual etti ki, Resulullah bu sefer:
(Nasıl pişip kavruldu ciğerin ya Eba Bekr?)
Dedi: (Ya Resulallah, bu dini cenâb-ı Hak,
Bana da nasib etti, hem de eshab yaparak.
Ayrıca dost eyledi, beni Resulullaha.
Dünyada, bundan büyük bir nimet var mı daha.
Yapamazsam bu büyük nimetin ben ÅŸükrünü,
Ne olur sonra halim ölünce mahÅŸer günü?
Bu nimetin ÅŸükrünü nasıl eda ederim?
Diye çok düÅŸünmekten, kebab oldu ciÄŸerim.
Evet, ciğer kokusu, yayılsa da evimden,
Bu koku yayılıyor, kavrulan ciğerimden.)
İşin hakikatini, eshab da öÄŸrenince,
Çok özür dilediler kendisinden hemence.
|