Hazret-i Ali der ki: Åžehidlik üzerinde,
Resulullah, eshaba müjdeler verdiÄŸinde,
Sahabe arasından, Nevfel adlı birisi,
İki oğlunu alıp, hanımıyla kendisi,
Geldi Resulullahın mübarek huzuruna.
Mühim bir arzusunu, arz etti o gün ona.
Dedi: (Ya Resulallah, müsaade ederseniz,
Ben bir dua edeyim, siz de âmin deyiniz.)
Resul izin verince, ÅŸöyle yaptı duayı:
(Ya Rabbi, nasib eyle bana şehid olmayı.
Åžu iki oÄŸlum yetim, dul olsun hem de zevcem.
Åžehidlik nasib eyle ya ilahi bana sen.)
Peygamber efendimiz, (Âmin!) dedi duaya.
Nevfel, memnun olarak, katıldı bir gazaya.
Kılıcını kuÅŸanıp, hiç vakit geçirmeden,
DüÅŸmanın ortasına, kendini attı hemen.
Her vuruÅŸta, bir kâfir düÅŸüyordu önünde.
Åžehid olmak, en büyük arzusuydu o günde.
Şehadet nimetine vasıl oldu birazdan.
Zira dua almıştı, Resul-i müctebadan.
Onun ÅŸehadetine, üzüldü cümle eshab.
Resul de çok üzülüp, duydu büyük ızdırab.
Aldı onun başını, hem mübarek dizine.
Buyurdu ki: (Ey Nevfel, kavuÅŸtun isteÄŸine.
Hak teâlâ, herkesi davet ettiÄŸi zaman,
Sen, başın saÄŸ elinde, çıkarsın ArÅŸ altından.
Kanlar, damarlarından aka aka gidersin.
Hesaba çekilmeden, sen Cennete girersin.
Damarlarından akan o kanlar, o gün hatta,
Misk-ü amberden bile, güzel kokar adeta.)
Abdurrahman bin Avf'ın, verdiÄŸi bir gömleÄŸe,
Sarıp, defneylediler, onu uygun bir yere.
Defin işi bitince, kalktı Resul-i ekrem.
Parmakları ucuna basarak yürürdü hem.
Resule sordular ki, hemen eshab-ı güzin:
(Hikmeti nedir acep, böyle yürümenizin?)
Buyurdu: (O kadar çok toplandı ki melekler,
Ayağımı basacak, bulamadım boş bir yer.)
Bitti gaza zaferle, birçok ÅŸehid vererek.
Gaziler dönerlerdi, Allah’a ÅŸükrederek.
Nevfel'in hanımı da, alıp iki oğlunu,
Tebrike gelmiÅŸ idi, Resulün ordusunu.
Doğruca o Serverin yaklaşıp huzuruna,
Büyük bir heyecanla, Nevfel’i sordu ona.
Dedi: (Ya Resulallah, mübarek olsun gazan.
Nevfel'i göremedim, nerededir o ÅŸu an?)
Gözleri yaÅŸla doldu, o an Resulullahın.
Ağladı herbiri de, yanında olanların.
|